Kilo bu… Alınır verilir. Kafaya çok takmamak lazım. Genel sağlık durumunu tehdit etmediği sürece…

Hayatımın çok uzun bir dönemi çok zayıf olarak geçti. Sonra, daha doğrusu 15 yıl önce Çeşme’ye yerleştikten sonra kasaba hayatının keyif odaklı yaşamı sayesinde yedim, içtim deli gibi kilo aldım. Tam 15 kilo…

Ve başladı zorbalıklar…

Beni her gören densizde aynı cümleler:

  • Ne kadar kilo almışsın, lütfen kilo ver.
  • Sen eskiden ne güzeldin! Lütfen eski haline dön.
  • Kilo sana hiç yakışmamış, spora mı başlasan…
  • Bildiğim iyi bir diyetisyen var, telefonunu vereyim…

Gibi, son derece yersiz, densiz, görgü yoksunu hadsiz yorumlar.

Önceleri ezik ezik “Evet haklısınız” deyip açıklamalar yapıp , ‘Valla billa zayıflayacağım’ sözleri veriyordum.

Şimdi o hallerime çok kızıyorum.

Ve yine şimdi böyleleriyle karşılaştığımda “Ah ne kadar kilo almışsın” diyenlerin yüzüne yüzüne yapıştırdığım cevabı buraya yazmam mümkün değil. Seksist bir sinkaf diyeyim siz tahmin edin.

***

Öncelikle şunu anlamak lazım: Eğer bir insanın kilo alıp vermesi senin gündemini bu kadar meşgul ediyorsa, muhtemelen kendi hayatında yapacak daha ilginç hiçbir şey yok demektir.

Benim tartıdaki rakam senin IQ’nun üç katı bile olsa bu seni ilgilendirmez.

Ama madem bu konu bazılarını sosyal sorumluluk projesi gibi hissedip yorum yapmaya itiyor, buyurun biraz derinlemesine konuşalım:

Eskiden daha güzeldin diyenlere

Eskiden senin ağzın bu kadar gevşek değildi, keşke o günlere dönsek… Ayrıca senin güzel tanımın 90’ların zayıf manken takıntısında takılı kalmış. Moda değişti, bilim değişti, insanların beden algısı değişti. Ama senin gibilerin fikirleri Windows 98 gibi kaldı. Update artık!

***

Diyetisyene git diyenlere

Güzel fikir! Ben diyetisyene sen de “Görgüsüzlük ve Kişisel Sınır İhlali Terapistine” gitsen? İkimiz de kendimize iyi bakmış oluruz.

Spora mı başlasan diyenlere

Spor yapıyorum aslında. Gereksiz yorum yapanları gözümle yakalayıp zihnimde tokatlıyorum. Bu da bir tür kardiyo çeşidi oluyor. Kalori yakıyor insan, inan bana!

***

İşin sinirle karışık şakası bir yana, bu sözde masum yorumların ardında “Bedenine hükmet, mükemmel görün, topluma uy” dayatması yatıyor.

Bu zihniyet insanları anoreksiya nervoza gibi ölümcül yeme bozukluklarına sürükleyebiliyor. Birkaç kilo fazlam var diye takıntı yapan insanlar bir bakmışsın artık bir lokma bile yiyemeyecek hale geliyor.

Televizyon ünlüsü ve kara para aklama davasında tutuksuz yargılanan Nihal Candan isimli genç kadın gibi.

25 kiloya düşmüş ama hala brokoli yeme peşinde.

Çünkü hala kendini kilolu zannediyor.

Hasta yatağında gece elbisesi giyip ağır makyajla manken gibi poz vermeye çalışıyor.

Çünkü kilolarla beraber kafa da gitmiş.

Bu öyle tehlikeli bir hastalık işte! Umarım şifa bulur.

***

Yani insanların o iyilik meleği yorumları birinin ruh sağlığını çalabilir.

O yüzden uzun zamandır görmediğiniz biriyle karşılaştığınızda kilosuyla ilgili yorum yapmak yerine önce ‘Nasılsın?’ demeyi deneyin. Bilal’e anlatır gibi görgü kurallarının A’sından anlatmaya başlamayalım şimdi…

Ayrıca belki o kişi depresyonda, belki tiroid problemi var. Ya da belki de sadece mutlu! Ve inanın sizin zehrinize hiç ihtiyacı yok.

Beden yorumcusu olmak ücretsiz ama hiç kimse sizden bu bedava hizmeti istemiyor.

Kilonuz kadar kendi işinize bakın!