Tarih aralık ayının 18’i, ayın yarısı yılın sonu, benim için önemli bir tarihin 29. yılı. Pardon bunların yanı sıra ülkenin sayılı zenginleri hariç ülkeyi var eden tüm insanların yaşam koşulları için yeterli asgari ücret ve emekli maaşının, azınlıkta kalan zenginler tarafından belirleneceği önemli bir aydayız.

On iki ay boyunca kıt kanaat geçinmeye çalışan ve başaramayan ülkenin çoğunluğu üç beş zenginin iki dudağının arasından çıkacak ücretle bir yıl daha sürünmeye devam edecek. ’Sürünmek’ kelimesi mecaz falan değil elbette etimize kemiğimize işlenir cinsten sürünmek. Şaka falan değil, zombilerin dünyayı istila ettiği korku filmlerindeki gibi sürünmek.

PATLADI GİTTİ

Sadece kendi çevremizden bile görebileceğimiz, kredi kartları ile yaşam süresini uzatma çabalarının kartların bile bu kadar yoksulluğa dayanamayıp patlaması ile gelen olumsuz sonuçlarını çaresizce izliyoruz. İki parmağımızı koyduk ana atardamarın üstüne, nabız var mı diye kontrol ediyoruz da, alamadığımız nabız için suni teneffüs yapacak nefes bulamıyoruz.

ASGARİ HAYALLER

Bu hafta mecliste koca koca abiler, beyler işçilerin alacağı ücret ve emekli maaşı ne kadar olmalı sorusuna cevap bulacaklar. Sanırım yapılan toplantıların sonuna vardılar. Her sene yaşanan senaryonun tekrarını izleyeceğimizi bilmenin hafif bir burukluğu var elbette. Birkaç yerden maaş alan ve aldığı en düşük maaşın bile asgari ücretin kaç katı olduğunu bildiğimiz güzelim insanlar topluluğu kafa kafaya verdi ve kira fiyatlarının 25 binli rakamları bulduğu bir ülkede bizim ne kadar para hak ettiğimizi tartıştı. Bu ayın sonunda buldukları dâhiyane miktarı bizler ile paylaşacaklar. Tahmin etmek için müneccim olmamıza gerek yok sanırım. ’2025 yılını bi atlatalım seneye yeni zam gelir rahatlarız nasılsa’ diye düşünüp bankaların kucağına düşen milyonlar için kötü günleri atlattık, şimdi sırada daha kötü günler var.

EMEKLİ OLUNMAYAN HAYAT

Bu hafta belirlenecek olan sadece işçi maaşları değil elbette, emekli maaşlarının ne kadar olacağını da merakla bekliyoruz. Hani çocuklara anlatsak kötü bir masal gibi dinleyecekleri iğrenç bir sistemin içinde hayatta kalıp emekli olmayı başarmış ama çalışmaktan emekli olamamış milyonlarca kişi tiktok sayfası açmaya hazırlanıyor. Yetmeyen maaşlar, ödenemeyen faturalar, işe alımlarda yaş sınırlaması falan derken belirli yaş üstünde olan ve kalifiye bir mesleğe sahip olmayan kişiler tiktok uygulamasının dibine düştü çıkamıyor. Amacına uygun kullanılsa birçok işimize yarayan sosyal medya yeni nesil kötü yol gibi ulu orta at koşturuyor yanımızda yamacımızda. Devlet eliyle kötü yola düşürüldük, çıkamıyoruz.

En düşük emekli maaşının 16.881 TL olduğu, kira paralarının 25 binlere dayandığı, en temel ihtiyaçların bile ateş pahası olduğu bir ülkede evi olmayan kişileri sosyal ölümle evi olanları ise kısıtlı imkânlarla hayatta kalma sınavına tabi tutuyorlar adeta.

UTANMAZLAR

Sevgili Sırrı Süreyya Önder mecliste yaptığı bir konuşmasında "Siz değerli AKP’li üyeler, hükümet üyeleri, Başbakan, Cumhurbaşkanı, her konuşmanızı ‘Allah bizi utandırmasın’ diye bitiriyorsunuz. Allah, bu duanızı kabul etti, utanma duygunuzu elinizden aldı. Keşke başka bir şey dileseymişsiniz!" demişti. Sevgili Sırrı ağabeyin bu cümlesi yıllar sonra ders niyetine okullarda anlatılır cinsten.

Tam tarihini bilmemekle birlikte 2016 yıllarında mecliste kurduğu bu cümle 2025 yılında yine aynı mecliste iktidar partisinin kendi vekili tarafından doğrulandı. CHP’li Gökhan Günaydın mecliste torpille işe alım ile ilgili ‘AKP’li ve yandaşlarının çocuklarını mülakatsız ve sınavsız işe alıyorsunuz, hiç mi utanmıyorsunuz’ diye sordu. Cevap Özlem Zengin’den geldi. ’Utanmıyoruz, yaptığımız işten grur duyuyoruz.’
İnsanın yazarken bile elleri titriyor, sadece torpil olayları değil ülkenin içinde bulunduğu karanlık, film şeridi gibi geçiyor gözümüzün önünden. ‘Utanmıyoruz’ kelimesi kulakları patlatırcasına yankı yapıyor yüreğimizin dibinde.

YAPISAL ŞİDDET

İnsanların geçinemediği için birkaç iş yapmak zorunda kaldığı, atanamayan üniversite öğrencilerinin hayatlarına devam edemediği, güvensiz yapıların katlanarak çoğaldığı, çocukların sistematik istismara uğradığı, kadın cinayetlerinin artık cins kırımı denecek noktaya geldiği, katillerin değil gazetecilerin, siyasetçilerin tutuklandığı, depremde insanların göçük altında kaldığı için değil yardım geciktiği için donarak öldüğü bir ülkede siyasetçiler utanmıyor ve gurur duyuyormuş efenim.

Ülkecek maruz kaldığımız durumu anlatabilecek kadar kelimem var da ne gerek var efenim kelimeyi kelimeye ekleyip cümle kurmaya. Hani yazmaya yazarız elbette, hatta içerisi dışarıdan daha güvenli ama Neyzen Tevfik o kadar güzel özetlemiş ki köşenin sonuna ekleyebileceğim daha güzel bir cümle bulamadım.

Haftaya asgari ücretin açlık sınırının çok üstüne çıkarıldığını, en düşük emekli maaşının asgari ücretle aynı seviyeye getirildiğini yazabileceğim bir dünya diliyorum.
‘Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o meb’us dediler!.