25 Aralık tarihinde 11.Yargı Paketi’nden faydalanan elli bin suçlu tahliye edildi ve evlerine döndüler, yani aramıza. Henüz hapse atılmamış bir grup gazeteci, tahliye edilenler ve aileleri ile röportaj yapmak için hapishane önlerindeydi. Demir parmaklıkların arkasından ailelerinin yanına gelen her biri ’padişahım çok yaşa’ deyip, içeride ailelerinden birkaçının daha olduğunu ve genel af istediklerini söylediler mikrofonlara.

Birçoğunun ’biz kader mahkumuyuz aslında, babam içeride, kuzenim içeride, kardeşim içeride, amcam içeride’ demesiyle birlikte, orada mikrofon uzatan gazetecileri bir korku aldı ki sorma, gözlerinden okunuyordu adeta. Şaka la şaka, henüz bir çoğumuz özgürlüğüne kavuşan kader mahkumlarının yerine kimler için kontenjan açıldı bilmiyoruz bile.

MÜLAKATLA SUÇ ÜRETİMİ

Aftan yararlanan adalet savaşçılarından boşalan yer şimdilik yerine yenileri yerleştirilecek büyüklükte olmadığı için muhtemelen mülakatla alımlara geçilebilir. Yani sanki mantıklı gibi de görünüyor. Zaten çok fazla kapasitesi olmayan cezaevlerini ne diye insan öldürenler için harcasınlar ki. Bu ara çok fazla gündeme geldi. Adında bile hayır yok bir gazeteci var hani, alıp alıp bırakıyorlar sürekli. Suçsuz olduğu için mi sanki, yer yok be anam nereye koysunlar o azılı suçluyu. Sürekli konuşup konuşup duruyor orda burada. Yok dosya, haber, yok bilmem ne insanların aklını bulandırmak dışında bir amacı yok. Al işte sana +1. Sonrasını kura ile mi belirler yoksa halihazırda sıcak yataklara torpille yer ayırttırmış siyasiler var mıdır yaşayıp göreceğiz.

YENİ NESİL KERHANE

Başlık biraz tuhaf gelmiş olabilir, gençler bilmez eski zamanlarda çok meşhurdu Türkiye’de kerhaneler. Döndü dolaştı konu nereden buraya geldi diye düşünebilirsiniz elbette. İnsanın bazen okuduğu ya da izlediği haberler karşısında, ülkeyi yüksek bir yere kaldırıp halı gibi çırpmak geliyor içinden. Tüm pisliklerin halının altına süpürüldüğü bir döneme denk geldik ya da dönemlerin hepsi pislikten geçilmiyordu da daha yeni yeni işlerine yaramayanları halı altından kovar oldular gözümüzün göreceği yerlere. Geçen haftalarda uyuşturucu operasyonu adı altında gözaltılar yapıldı. İçinde gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un da bulunduğu beş kişi gözaltı sonrası tutuklandı. İktidara yakınlıklarıyla bilinen bu isimler ne oldu da şimdiye kadar göz yumulan suçlarına bir anda göz yumulmaktan vazgeçildi elbette yeni birinden daha vazgeçecekleri güne kadar öğrenemeyeceğiz ama eski ismi p….lik olan meslekimsi mesleğin yeni ismini sayelerinde öğrenmiş olduk. ‘Cinsel ilişkiden ticari/maddi menfaat sağlama’ diye geçiyor sosyal mecralarda. Okumuş insanlar tabi tüm naiflikleri ile tarif etmişler. Kendi mecralarından kadınları başkaları ile birlikte olmaya zorlayıp ya da birlikte olmalarını sağlayıp yaşanan bu duygusal birlikteliği kullanıp şantaj yapıyorlarmış kendileri. En son hangi büyük abiye denk geldilerse şantaj konusunda, o da büyük abisine haber vermiş olmalı ki kurdukları düzenek kucaklarında patlayıverdi.

BUNLAR GÖRÜNENLER, YA GÖRÜNMEYENLER

Haziran 2020 yılında Aleyna Çakır isimli genç evinde ölü bulunmuştu. Ölmeden önce de sosyal medyada Ümit Can Uygun tarafından şiddet gördüğü görüntüler çıkmıştı ortaya. Aleyna’nın ölümü ile birlikte o dönemler birçok konu gün yüzüne çıkıp tam konuşulacakken bir anda üstü kapandı. Kimsesiz çocukların kaldığı yurtlarda kız çocuklarının pavyonlara ve erkeklere pazarlandığı ve tehdit edildiği gündeme gelmişti. Gelmişti dediğime aldanmayın efenim tam geliyor gibi oldu ki gündemde adı geçen kişi bir anda ölüverdi.

Bunlar alt tarafta yaşananlar, kimsesizler, kimsesiz kalmışların düştüğü ve hiçbir zaman gün yüzü görmeyecek halı altı kirlerimiz. Bir de göstermek istedikleri için gördüğümüz ve gördüklerimizi gördüklerimizden ibaret sandığımız kirlerimiz var bizim. Dökebildikleri kadar zifte bulayıp attılar önümüze üç beş kirli bezi. Atan kim, döken kim, zifti bulan kim, zifti üreten kim, satan kim şimdilik bilmiyoruz. İşleri bittikçe, işlerinin bittiği kişiyi sunacaklar altın tepside adalet işliyor pankartıyla.

İKİ BUÇUK MİLYONUN YA İÇİNDESİNDE YA DIŞINDA?

O kadar pisliğin arasından sıyrılıp en sevdiğimiz ama hiçbir zaman seveceğimiz şekli almamış konuyla yılı kapatalım. Ortalama altı aydır eksiye kesilen ve elime geçmeyen emekli maaşıyla aramızdaki bağ o kadar zayıfladı ki yapay zekaya sordum yeni yıl zammı belli oldu mu diye. Henüz devletli büyükler emekliler ne kadar maaş alırsa daha erken ölür diye belirleyememiş olmalılar ki haber sitelerinde bir habere denk gelmedim. Maaş zammını araştırırken başka bir habere denk geldim.

Now Haber’den Ozan Gündoğdu’nun sunduğu ana haberden minik bir yer yazmak isterim. Ozan Gündoğdu sunduğu haberde “Türkiye’de 190 milyon banka hesabı var, bazılarının bir hesabı var bazılarının iki hesabı var. Bu 190 milyon banka hesabının 2,5 milyonunda paranın %81’i toplanmış. Bütün bankalardaki paranın %81’i bu hesaplarda” diyor ve ekliyor “eğer bu kişiler arasındaysanız hesabınızda 7.5 Milyon para var ve bunun günlük faizi 220.000 TL ediyor” diyor. Sevgili Ozan milli piyango misali saniyelik bi mutlu etti.

İnsan bi düşünüyor elbette, ya ben de onların arasındaysam diye. Banka hesaplarını açmaya gerek kalmadan 7/24 uyumayan bankacı emekçiler yine başka bir telefondan arayıp kaçıncı gecikmeye düştüğünü ve bunun sonunda ne olacağını özetle aktarıyor. Nasılda tatlı anlatıyor, bizi ararken kendisini arayan başka bankalar yokmuş gibi.

Sinirlenenince ev temizleyen canım insanlar gibi bir gün sinirlenip ülkeye yapışan tüm halı ve halıfleksleri en yüksek gökdelenlerin tepesine çıkarıp dövmek değil gazyağına bulayıp yakacağımız ya da bitleri ölsün sirkelerle baş ederiz deyip yıkayacağımız günleri görmek umudu ile.

Yeni yıl ne vadeder bilmem ama ben yeni yılda daha umutlu yazılar yazmayı deneyeceğim.