Yorgun bir gecenin tuhaf dinginliği ve ürkütücü yalnızlığından yazıyorum bu hafta. Anneme bir gün yazdığım yazıyı okumak istedim(çok nadir yaparım) 'Bu kadar cümleyi her hafta nasıl bulup bir araya getiriyorsun?‘ diye sormuştu.

Öyle güzel bir memlekette yaşıyoruz ki maşallah hiç zorluk çekmiyoruz ’Bu hafta da yazacak hiçbir şey yok, hadi bahar geldi, düşmesi gereken tüm cemreler düştü. Ağaçlar çiçek açtı, papatyalar sardı dört bir yanımızı. Hava da mis gibi aşk kokusu, dört bir tarafımızı sarmış sevdalar, sevdalılar. Gelmiş bahar ayları gevşemiş gönül yayları.’ deyip de günü kapatamıyoruz bir türlü.

Bu hafta da yazılacak konuların çokluğunun arasından elimi kolumu sallayarak salınıyorum dünlere, dünde kalanlara. Nasılsa bugünlerimiz de yarın tozlu raflar arasında yerini alacak. Toplumumuzun B12 eksikliği olduğuna dair yazacak fazlaca cümlelerim var fakat, klavyenin harfleri yapma der gibi bakıyor sanki. Hani bo…. yoluna gitmek derler ya, son süreçte yapılan her şey, yazılan her cümle bizi bir adım daha yaklaştırıyor o yola doğru. Yapacağın her şeyin sonu belli, yapmasan gönül razı değil. Gönlüne kapılıp aldanıp az ses yükseltecek oluyorsun, oto sansür yapman için gerekli olan tüm teçhizatı döküveriyorlar kucağına.

‘Aman onlar da ne ki, biz neler gördük’ diyeceğiz de bırakmadılar efenim. Cep delik cepken delik. Zaten vitaminsizlikten az çıkan sesimize bir de adaletsizlik susturucusunu takıverdiler bir anda.

Herkeste var olan umutsuzluk, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla hareketlenen gençlik sayesinde bir silkelendi, biraz yeşerdi, tam papatyalar falan açarız diye çıtayı yükseltmişken ‘kılıç kimdeyse hükümdar odur’ Atasözünü canlandırıp, sahneye koyup izlettiler yeniden umut kırıntısına ulaşan bizlere.

Kader neyse odur deyip çekilmiyoruz elbet köşemize, 23 yıldır tek hükümet olarak AKP’yi gören ve ilk defa böyle eylemlere denk gelip buradan devrim yapacağını düşünen gençleri heyecanlarından kucaklayıp, kılıç kimdeyse cümlesi yerine, üreten kimse hükümet odur diye bir kez daha buradan seslerine ses veriyor, kulaklarına gezi-ndiğimiz sokaklardan fısıldıyoruz.

Dünlere döneceğimi yazıp yine bugünün karanlığında kayboldum. Çıkmaz sokağa düştüm, önce kendimi kaybediyorum çıkmaz sokağın içinde sonra tüm sokaklar yine bana çıkıyor. Bulduğum kendim ve bulunduğum çıkmazın içinde savrulup bambaşka bir hüzünle selamlaşıyorum. Çok tanıdık, çok benden, çok bizden. Neresinden tutsak bir tarafının elimizde kaldığı canım ülkemde en çok da yazdığım isimlerin unutulması dokunuyor insana.

Yazacağım isimler yerel medyada yer alsa da ulusal hafızaya geçemedi. Yazacağım isimler, yazılamayan nice isimler gibi toplumsal hafızamıza ya geçmedi ya da geçse bile bir süre sonra herkes kendi eteğindeki ateşi söndürmeye çalıştığı için unutuldu. Yorgun bir gecenin karanlığından yazdığım yazıyla günün aydınlığında buluşacağız. Aydınlık günün sabahından elimde megafon varmış gibi bağırdığımı düşleyin.

FATMA GÜNEŞ, SİDAR ŞİMŞEK, FATMA Ş. , GÜLSÜM MERTOĞLU, İLAYDA ALKAN, FİDAN ÇAKIR, ZAHİDE YURTKAL, EZGİ GÜLİZAR, BERRİN YILMAZ, EDA KUŞ.

Türkiye Kadın Dernekleri Fedarasyonu’nun yayımladığı 2024 kadın cinayetleri raporuna göre İzmir’de 26 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Yukarıda yazdığım isimler istatistik diye verilen rakamların içinde. Sayı olarak önümüze koyulan tabloda yokluğuyla bile adı duyulmayan ya da duyulan, tüm kız kardeşlerimin sadece bir sayıdan ibaret olmadıklarını kendi canımızı kaybetmeden fark ederiz diye hala umutluyum. Birimizin pankartını diğerinin taşıdığı bir toplumda, sadece canı sıkıldığı için, kıskandığı için ya da sadece o an karşısına ben çıktığım için öldürülen kadınlardan biri olmadan önce öldürülen tüm kadınlar adına sesim kısılana kadar bağırıyorum 6284 yaşatır.

Ülkemizde bunca adaletsizlik, eşitsizlik varken bu kelimelerin kelime olarak karşımızda duvar gibi durduğu bir düzende, kendi oylarımızla seçtiğimiz iktidar ve muhalefet partilerinin sadece kendi gündemleri için halkı görmezden gelmesi tarih sayfalarında elbet yerini alacaktır. Biz var olan umudumuza yeni umutları eklerken her gün ‘bugün hangi çıkar uğruna kimler gözaltına alındı ya da tutuklandı’ diye dün de endişeylik, bugün de endişe etmeye devam ediyoruz.

Oylarıyla iktidara getirdiği siyasi partiler dün de bu kadar çıkarcı ve sadece oturduğu koltuğunu düşünüyordu, bugün de sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Oy vererek değiştiremeyeceğimizi bildiğimiz düzenin bir gün yerle yeksan olduğunu hayal edip, güzel günlerin geldiğini görmeyi umut ediyorum. Karanfil bahçelerinden dertsiz tasasız öyküler gönderdiğim güzel günlerde buluşana dek hayatta kalmayı başarmayı diliyorum hepimize.