Yarım asırlık hayatımda iki evli çift tanıdım; Özellikle erkek cinsinin karısına olan aşkına, düşkünlüğüne hayran olup, herkese karşı ilişkilerine kefil olduğum…

Birini uzun yıllar önce diğerini de yeni duydum ki, meğer o yerlere göklere koyamadıkları karılarını çatır çatır aldatıyorlarmış.

İlkindeki şokun büyüğünü bu yeni haberde yaşadım.

Çünkü gerçekten adam çok sağlam seven bir koca gibi görünüyordu. Kadın da kocasından zerre şüphelenmezdi.

Ama işte benim gözümde son kale de böylece yıkıldı.

***

Erkekler artık sekse o kadar kolay ulaşıyorlar ki ‘sadakat’ hem kelime hem de kavram olarak yakında hayatımızdan tamamen çıkacak gibi görünüyor.

Ama sadece görünüyor!

Kadınların bu durumu normalleştirip erkeklere ‘Ne yaparsan yap ben burada, senin konumlandırdığın yerde bekliyor olacağım’ diyeceklerini sanmayın.

Çünkü biz ‘yakamadığınız cadıların torunlarıyız’!

Başlarız sizin dinmek bilmez cinsel açlığınıza!

***

Siz erkeklere göre:

"Çok duygusalız, mantıksızız!": Pardon, biz mi? Siz futbol maçında hakeme küfür ederken gözyaşlarınızla sel oluyorsunuz ama bir kadın adaletsizliğe isyan edince "histerik" oluyor, öyle mi?

"Sadakat takıntımız var!": Yani siz her gün bir kadının Instagram fotoğrafına "alev" atarken, biz sadece "tek eşlilik" talep edince mi "takıntılı" oluyoruz?

"Kıskançlığımız patolojik!": Tabii, çünkü siz flörtöz DM’ler atarken, bizim güvensizliğimiz "dramatik" oluyor. Oh be ne güzel iş!

***

Erkek mantığı şudur:

Kadın güçlüyse: "Erkek düşmanı!"

Kadın duygusalsa: "Dengesiz!"

Kadın mantıklıysa: "Soğuk!"

Kadın susarsa: "Aptal!"

Kadın konuşursa: "Deli!"

***

Kadından "ölümüne bağlılık" bekleyenler, kendileri için "erkeklik hali" diyerek ihaneti giderek daha da meşrulaştırıyorlar.

Oysa ki sadakat denen şey, erkeklerin sandığı gibi bir "kadın erdemi" değil, onların asla hak etmediği bir lütuf.

Erkeklerin sadakat anlayışı, tarih boyunca şu iki yüzlü cümleye sığdı:

"Erkek sever de aldatır da… Doğasında var!": Peki kadının doğasında yok mu? Yoksa siz, bin yıllık baskıyla bizi "duygusal tek eşlilik" robotuna dönüştürdüğünüzü mü sanıyorsunuz.

"Kadın sadık olmalı, erkeğin gururunu kırmamalı!": Ama siz, bir kadının gururunu her gece başka birinin yatağında çiğnerken, bunu "zafer" diye mi anlatıyorsunuz?

Erkekler sadakat beklentisini "namus" diye yüceltirken, kendi ihanetlerini "fıtrat" diye meşrulaştırdı.

Kadın, kocasının her kaprisine katlanacak; erkek ise "canının çektiğini" alacak. Bu adaletsizliğe isyan eden kadınlar, eskiden "cadı" diye yakıldı şimdi de "deli" diye yaftalanıyor.

***

Evet bizler, yakılan cadıların torunlarıyız.

Ve şunu biliyoruz ki:

Sadakat, bir kadının "fedakarlığı" değil, seçimidir.

Sadakat, erkeğin "hakkı" değil, kazanması gereken bir saygıdır.

Sadakat, tek taraflı bir kölelik sözleşmesi değil, karşılıklı bir sözleşmedir.

Erkekler hâlâ bizim sadakatimizi "doğal" sanıyor.

Bizi cismen ya da ciğerimizden yaktınız, susturmaya çalıştınız, "deli" dediniz. Ama unuttuğunuz bir şey var: Ateş, bizi yok etmedi, sertleştirdi.

Bugün, sadakati bir "kadın zayıflığı", erkek için de lüzumsuz bir kavram olarak görenlere diyoruz ki:

"Bizler, ateşle imtihan edilmiş kadınlarız. Yanmakla tükenmedik, aksine közümüzden yeniden doğduk. Sadakati bir 'boyun eğme' değil, bir 'seçim' olarak gören bu özgür ruhlar, artık sizin ikiyüzlü ahlakınıza kanmayacak. Çünkü biz, yakamadığınız cadıların torunlarıyız—küllerimizden her defasında daha güçlü doğanlarız.”