Ülke çok zor günlerden geçiyor, 85 milyon vatandaşın hadi beş, altı milyonu iktidarın baskı, zulüm, yokluk yoksulluk ve hukuksuz politikalarından etkilenmiyor, aksine nimetlerinden yararlanıyor olsun… Geri kalan çok büyük çoğunluk tüm olumsuzluklardan nasibini alıyor, ayakta ve hayatta kalmaya çalışıyor.

Hal böyleyken, İzmirli vatandaşların üzerine bir de 65 bin net maaşı beğenmeyen sendikanın başlattığı grevin ağır mağduriyeti eklendi ki, akıl alır, anlaşılır gibi değil! Milyonlarca vatandaşın günlük yaşamı cehenneme döndü. Cöp yığınları hijyen sorunları ve salgın hastalıklara gebe, toplu ulaşım kullanan yüzbinlerin metroda, İzban’da neler konuştuğunu hiç yazmayayım zaten!
Sendikacılığın bir sınıf mücadelesi olduğu, sorumluluğun sadece üyesi olan işçilerle sınırlı olmadığı gerçeğini şuraya not düşelim bir kere… Sendikacılığın sadece ücret için yapılmayacağı, işçi sınıfının toplumsal ve kültürel gelişiminin de bu sorumluluğun parçası olduğunu hatırlatalım. Peki bizde sendikacılık böyle mi yapılıyor? Hayır, ne yazık ki hayır… Haydi, Türk İş’le birlikte genel greve gidin, iktidarın milyonlarca vatandaşa reva gördüğü ücretleri protesto edin!.. Sallayacaksanız iktidarı sallayın.

Amasız, fakatsız söylüyorum, işçi, emekçi alın terinin karşılığını en iyi şekilde almayı hak eder ve bunun için en önemli silahı örgütlü mücadelesidir. Bu yapılırken masanın iki tarafın da mali imkanları gözetilir; yüksek maaşı birkaç kere alıp karşı taraf ödeyemez hale gelince sokakta kalma riski hesap edilir.

Eşitlik tüm işçi sınıfı için talep edilir

İzmir’deki 23 bin işçiyi kapsayan ve belediye hizmetlerinin önemli bölümünü durma noktasına getiren greve geçelim. DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası, 4,5 milyon İzmirlinin gözünde kahraman ve hak savunucu mu oldu yoksa ‘Ben asgari ücretle açlık sınırında çalışıyorum, ben emekliyim yaşlılığım yoksullukla geçiyor’ diyen çok büyük bir kesimin tepkisinin hedefi mi oldu? Hani eşitlik?
Bu ülkede çalışan kesimin yarıdan fazlası asgari ücretle çalışıyor. Milyonlarca emekli 15, 20 milyon bandında gelir elde ediyor ve bununla yaşamaya çalışıyor. Bu insanlar, 94 bin TL net maaş için grev yapan sendikaların, kendileri için de bir şeyler yapmasını bekliyor. Sen kamu kurumlarında örgütleneme, özel sektöre gireme, girdiğin tek yar olan belediyeleri ‘patron olarak gör’ ve mali olarak çökertecek bir maaş talebiyle greve git. İktidarın deyimiyle ‘silkele’… İşte burada sendika ve sendikacılık İzmir’de olduğu gibi halkın gözünde puan kaybediyor, eşitlik duygusu zedeleniyor.
Hele işçilerin AKP’ye oy verebileceğini söyleyip belediyeyi tehdit etmek nedir? Bu sendika AKP’li bir belediyede örgütlensin ve greve gitsin bakalım!.. Ya, ilçe belediyelerindeki çalışanlara, ‘Rapor alın işi durdurun’ demek ne demek? Böyle bir düşmanlık olur mu? Akrabalarını belediyede çeşitli işlere yerleştiren sendika ağaları ‘eşitlik, hak, liyakat’ için ne diyecek? Bu sürecin sonunda kaybedenlerin başında sendika gelir! Sonra büyük mağduriyet yaşayan İzmirliler, zaten iyice azalan gelir kaynaklarını personel maaşlarına ayıran belediye ve elbette İzmir olur. Kazanan mı, ellerini ovuşturan, ‘Bizim yapamadığımızı sendika yaptı’ diye sevinen iktidar olur.

Bu iş nereye evirilir bilmem ama ben benim gibi milyonlarca İzmirli, İzmir’den yana, kentin çıkarlarından yana…