Doksanlı yılların başından beri, gelmiş geçmiş iktidarların en kullanışlı, en köpürtülen argümanı ‘terör ve PKK’ söylemiydi. Yıllardır halk bu korkuyla terbiye edildi, yerine göre tehdit ve suçlama malzemesi yapıldı. PKK ve Öcalan için en ağır ifadeleri kullanan siyasetçi kendisini ‘en vatansever, en kahraman’ sandı, Kürtlerin Meclis’teki temsilcisi konumunda olan partiyi, kapatma, mensuplarını içeri atma, başkanlarını görevden alma yarışı yıllarca sürdü gitti…

Oysa daha yakın zamana kadar İmralı tutuklusu için neler söylenmedi ki, misal Bahçeli, ‘namuslu ve şahsiyetli hiçbir ülküdaşım PKK ile HDP ile bu alçaklarla yan yana gelemez aynı iddiada bulunamaz’ demişti. Tabii bu en hafif konuşmasıydı daha neler neler söylemişti…

Tek adam desen, ‘Terör örgütüyle teröristlerle masaya oturmak kendimizi inkar etmektir, karakterimizle cibilliyetimizle siyasi terbiyemizle bağdaşmaz, tarihi duruşumuza uymaz’ demişti… Tabii fazlası var da özeti bu! Yetmemiş CHP’yi Öcalan sevici yapıp İmralı’ya gitmeyi istemekle suçlamıştı.

Terör örgütünden söz ederken ağzından tükürükler saçacak kadar kendinden geçen Süleyman Soylu, ‘Terör örgütünden hukuk bekleyen, bir şey bekleyen hain oğlu haindir’ diye kükrüyordu. İktidar mensubu iki partinin tüm mensuplarının söyledikleri milletin hafızasında, çünkü üzerinden çok zaman geçmedi!..

Tamam kimi siyasetçiler için tükürdüğünü yalamak, dün söylediğinin bugün tam aksini savunmak sorun teşkil etmiyor olabilir ama halk açısından bu bir sorun ve bu yüzden siyaset kurumu ve siyasetçiler en güvenilmez gruplar arasında başı çekiyor!..

İKTİDAR İLE ÖCALAN İTTİFAKININ PERDE ARKASI

İktidar ortağı iki partinin PKK ve Öcalan ile yakınlaşmasının altında elbette yine siyasi çıkar hesapları var. CHP’nin giderek artan oy oranı, kimi aday gösterirse göstersin, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanacak potansiyele ulaşması ortakların korkulu rüyası. Zira kaybedecekleri sadece iktidar koltuğu değil!...

Senaryo, CHP’nin güçlü isimlerini içi boş iddialarla hapse atıp enterne etmek, mümkünse partiyi kapatmak (bunun hesapları yapılıyor, son kertede gözlerini karartıp bu yola bile gidebilirler) ama öncesinden DEM’i muhalefet bloğundan ayırmak!... Özellikle seçim sathinde CHP ile yan yana gelmelerini önlemek.

Kılıçdaroğlu’nun Meclis’e taşıdığı diğer muhalefet partilerini yanlarına çekmeleri kolay, zaten oy olarak da bir güçleri yok. Ama DEM ile CHP seçmeni ilk seçimde iktidarı devirmeye yetecek güce sahip. Bunu önlemenin yolu DEM’e yanaşıp Öcalan üzerinden bu seçmeni kendi tarafına çekmek.

Tabii getirisi kadar götürüsü de var!... Yıllardır bu halkı terör, bebek katili, şehitler, gaziler söylemiyle domine etmeye, CHP’yi PKK ile işbirliği yapıyormuş gibi göstermeye o kadar gayret ettiniz ki, şimdi kendi parti mensupları da dahil; milyonlarca vatandaşın kafası karma karışık!..

CHP TERS KÖŞE YAPTI

CHP’nin İmralı’ya gitmeme kararı da iktidarı ters köşe yaptı; buradan ‘barış karşıtlığı’ gibi bir saçma argüman çıkarmaya çalışıyorlar ama kimse yemiyor!... Halk barışa karşı değil, ama Öcalan’ın kuyruğuna takılmaya hele ayağına gitmeye şiddetle tepkili. DEM deseniz, bu süreci Öcalan’ın meşruiyetine hatta mümkünse özgürlüğüne indirgemiş durumda. Fena halde kullanıldıklarını ne zaman anlayacaklar göreceğiz. AİHM kararına rağmen Demirtaş’ı serbest bırakmıyorlar, Mardin’de Ahmet Türk’ü görevine iade etmiyorlar, iktidar bu konularda hiçbir adım atmıyor. Öcalan etrafında top çeviriyorlar. Bir de utanmadan Arınç üzerinden Demirtaş’a ‘çıkarsam siyaset yapmayacağım’ sözlerini yedirmeye çalışıyorlar. Tabii en büyük korkuları Demirtaş çıkarsa, DEM dahil hepsinin ipliğini pazara çıkarması. Demirtaş’ın serbest kalmasını bu yüzden göze alamıyorlar…