‘Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun Sevgim acıyor’

Bu hafta köşemin giriş kısmını yine Turgat Uyar’ın ‘Acıyor’ dizeleriyle yapacak fakat kendimce, kendime kadar değerli olan başka bir duygunun notalarını dökecektim bilgisayar tuşlarına. 13.10.2025 tarihinde, birkaç gün önce ailesinin kayıp ihbarı yaptığı, ihbardan sonra darp edilip hastaneye kaldırıldığı öğrenilen Gazeteci Hakan Tosun’un beyin ölümünün gerçekleştiğini öğrendik.

Ülkemizde İlk öldürülen gazetecinin üzerinden tam bir asır geçmiş, dünya dönmüş devran kendi içinde hesaplaşmış, yüzleşmiş hiçbir zaman aklanamamış. Tarihe faali meçhul diye kazınmış gazetecinin ölümü. Bu yıllar arasında kaç gazeteci katledildi diye doğru bilgiye net ulaşamasak da gazeteci ölümleri devam etmiş ve hala devam etmekte. Her iktidar kendi katillerini üretip, besleyip, gizleyip yeni faali meçhuller için ülkenin göbeğine bırakıp, ellerini yıkayıp çekilmiş altın varaklı koltuklarına.

Tarihin sayfalarında doğru bilgilerin yer aldığını varsayarsak ki maalesef emin değiliz, eskiden yeniye her tarihi bilginin değiştirildiği gerçeği ya da güvensizliği yüzümüze tokat gibi çarpıyor elbet. Yüzümüze vuran tokadı yanımıza, yamacımıza koyarak yaşamadığımız tarihi not alanlara günahı yükleyip yazmak gerekirse, gazeteci ölümünde ilk üçte Fransa, İtalya ve Türkiye yer alıyor.

Hani insanidir efenim daha yeni yeni kendimize geliyor, gelişiyor ve öğreniyoruz bir taraftan demek istiyor insan. İnsan olmaya çabalıyor, deniyor ve yanılıyoruz kısmına sıkı sıkıya sarılmak istiyor. Duygusal tarafımızla ağlayarak tükenmez kalemle yazdıklarımızı, tükenmez kalem silgisiyle siliyor diğer tarafımız. Tüm iğrençliklerin orta doğu ülkelerinin üstüne yapıştığı gerçeğini sıfatımızın ortasına çarpıp coğrafya kaderdir kardeşim diyor adeta.

Bilmem kaçıncı yüzyılda başlayan, insan olma savaşında birçok ülkeden ileride yol alıp toza toprağa çamura bulanıp geride kaldığımız gerçeğiyle yüzleşiyoruz her defasında. Üzücü bir detaydır ki gazeteci suikastlerinde de Ortadoğu ülkelerinin arasında yer alıyoruz ve öyle en altlarda falan da değiliz. Eğer iktidar tarafından destek almıyorsa, öyle aman aman yüksek paralar kazanılmayan ve öldürülme riski en üst seviyede olan meslekler arasında yer alan gazetecilik maalesef ki hem kan kaybetmeye hem de can kaybetmeye devam ediyor.

Gazeteci olan yakınımın da dönem dönem tehdit edildiğine denk gelen, şahit olan ya da kulak misafiri olan biri olarak yazmak isterim ki. Bir gider kaç gelirler bilinmez, bir Meryem Ana vardır ki tarihin her sayfasını silseniz kazınmıştır nice gencin kalbine ana diye. Bir Metin öldürdünüz binlerce Metin doğdu ardından. Bir Metin öldü nice bebeler ninni diye dinledi ’Metinler ölmez’ sözlerini.

Adaletin ve etkin soruşturmanın rafa kaldırıldığı, katillerin, tecavüzcülerin, kaçakçıların, hırsızların, arsızların rahatça volta attığı canım ülkemde bir bir öldürürler elbet. Onlar öldürür öldürmesine de en umulmadık zamanda, bin tane kin, bin tane öfke, bin tane hınçla vurulduğumuz yerden binbir karanfille kök veririz elbet.

Adliye saraylarında adalet arayan nice analar, nice ablalar, nice kardeşler, nice eşler, nice çocukların adalet için el açıp medet umduğu günlerin sonuna geleceğiz elbet. Kan damlayan elleriniz bir gün bileğinden kesilir elbet. Kör olmuş vicdanınızın üstüne topraklar örtülür üstüne çiçekler ekilir elbet. Bir gün kapı kapı adalet arayanların adaletine muhtaç olur, ağzından çıkacak iki cümleye nedamet getirilir elbet. Bir gün devran döner yok edilen adalete kendiniz için muhtaç kalırsınız elbet.

Yazımın yayınlandığı bugün Hasan Tosun’un beyin ölümünün gerçekleşmesinin üzerinden tam bir hafta geçti. Sokak ortasında katledilen Hasan Tosun’un toplumsal haberleri yaparken sormaktan vazgeçmediği soruyu şimdi biz soracağız. Sevgili Kazım Kızıl’ın meslektaşı için yazdığı bir yazı ile bitirmek isterim. Haftaya belli mi olur dönmeyen devranın belini büker, kırdığımız yerden yeni bir sonbahara merhaba deriz.

‘Sevgili arkadaşımız gazeteci, belgeselci ve ekoloji aktivisti Hakan Tosun’un beyin ölümü gerçekleşti. İki gün önce akşam saatlerinde saldırıya uğramış Hakan. Kardeşi 27 saat sonra ağabeyinin hastanede öğrendiğini açıkladı: ’Kaldırıldığı hastanede ’kimliksiz’ olarak kaydı yapılmış. Yüz taraması yapılmamış, parmak izi okutulmamış, Olay basına yansıyınca kritik olan ilk 24 saatin ardından tutulduğu acil servisten yoğun bakıma alınmamış. Hala bir açıklama yok! Olay sonrası iki kişi tutuklandı. Ancak saldırının nedeni bilinmiyor, hiçbir yetkili, ne ailesine ne avukatına ne kamuoyuna bilgi vermiyor. Validebağ’da, Akbelen’de, Kaz Dağları’nda, Hatay’da hep o sordu ne olduğunu. Şimdi soru sorma sırası biz de #HakanTosunaNeOldu? Katilleri bulunana, hak ettikleri cezaları alana kadar bu soruyu ısrarla sormaya devam edeceğiz’

Evet, sevgili Kazım ve tüm meslektaşlarının dile getirdiği gibi #HakanTosunaNeOldu? demekten vaz geçmeyeceğiz.

Turgut Uyar’ın şiirinin sonu ile getirelim sonumuzu. Yazıya gözü düşen, gönlü düşen, yanlışlıkla bile olsa birkaç kelimesine denk gelen herkese, haftaya Ekim ayına biraz daha yaklaşmanın mutluluğu ile, ölümlerden değil de yaşamdan, güzelliklerden, sevgimizin acımadığı, umuttan, içimizdeki yerini hala korumaya devam eden umuttan bahsedeceğimiz haftalar diliyorum.

‘Eylül toparlandı gitti işte

Ekim falan da gider bu gidişle

Tarihe gömülen koca koca atlar

Tarihe gömülür o kadar’