Merhaba ben Öncel.
Ben bir İnsomniak'ım
Uykusuzluk, uykuya dalmayı ve uykuda kalmayı zorlaştıran ya da çok erken uyanmaya ve yeniden uykuya dönememeye neden olan yaygın bir uyku bozukluğuna sahibim.
Şimdilerde çok moda olan uyku gözlükleri nedir henüz bilinmediği zamanlarda, yani ben daha tıfılken gözüme tülbent bağlardım.
Gün doğumu benim düşmanım.
Ne kadar erken kalkmam gerekirse ben o kadar uyuyamam.
Okul ve meslek hayatımda da bu böyleydi.
Ve tatillerde de...
Erken kalkmamı gerektirecek her durumda ben hep sarhoş yaşadım.
Uyukusuzluk sarhoşluğu.
Çeken bilir...
***
Öğretim hayatı bir şekilde geçti ama gazetecilik kariyerimde sabah randevularına hep yüzüm bidon gibi şiş ve yastık iziyle gittim.
Uzun yıllar bundan hep utandım, çaresini aradım.
Sonra benim gibi insanlarla tanışıp, bu konuda araştırdıkça öğrendim ki bu bir utanç vesilesi değil imiş.
Çünkü bazıları sabah insanı değilmiş.
Bu, kapitalist düzenin bize dayattığı boş beleş öğretilerden biriymiş.
Sabah 9 akşam 5 dayatması yani...
***
Benim kafam sabahları çalışmıyor mesela. Böyle çok insan olduğunu da artık biliyorum.
20 küsur sene faal gazetecilik yaptım. Şimdiki gibi evden değil, bayram seyran, yılbaşı, hafta sonu tatili bilmeden bir binada geçen 20 küsur yıl.
Sabah hep küfürlerle gittim. Bütün gün işi kaytardım.
Ne zaman bina boşaldı, herkes evine gitti ben o zaman gerçekten çalıştım.
Akşam güneşi benim enerjim.
Sabahın agresif ışığındansa gün batımının sakin loşluğu kucakladı beni hep.
Sonra baktım ki bu utanılacak bir durum değil, burnumu değil ama kafamı diktim ve benden sabah randevu isteyenlere "Kusura bakmayın ben sabah insana benzemiyorum, öğleden sonra görüşelim" dedim.
Kimse beni ayıplamadı. 'Aaaa o zaman görüşme iptal' demedi. Ben mutlu oldum. Mutlu çalıştım. Kendimden daha iyi randıman aldım.
***
Önceki gece yine sabahçılara göre uyku saatinde yazımı yazdım, evimi toparladım, işlerimi hallettim ve sabaha karşı makamıma çekilip televizyonda uykuluk bir şeyler aradım.
'Bunlardan' nasıl kurtuldu bilmiyorum ama her zamanki gibi ilk tercihim TRT 2'yi açtım.
Gerçekten kurtarılmış bölge...
Halktan zorla kesilen payın hakkını veren çöldeki vaha!
Kıçınızı çimdikleyin aman nazar değmesin.
Neyse işte o sabah da çok uzun yıllar önce izlediğim (2011 yapımı) Samsara'ya denk geldim.
Ron Fricke'nin filmi, diyeceğim ama belgesel de diyen var. Bence ikisi de değil.
Uyandırma servisi.
Samsara; Yolculuk, yolda olmak, doğum-ölüm-tekrar doğum döngüsü anlamlarına gelen bir kelime.
Bu film de aslında bir deneyim.
Sözsüz, alt yazısız, izleyeni susturan müzikleriyle oturduğu yere yapıştıran bir ayna.
Hor kullandığımız mavi gezegenin ve üzerindeki bizlerin boy aynası.
Hafif uyku bastırmışken açtığım Samsara bitti, ben uyuyamadan uyandım.
Acizliğimiz, doğayı katletmemiz, ortalama 70 sene yaşayacağımız bu boktan dünyadaki sınıf ayrımı, emek, hayvan sömürüsü, inanç birlikteliği, tüketim köleliği...
Tek kelime etmeden izleyeni duvara gömen anlatıcı.
***
Diyeceğim o ki İnsomnia'm yine işe yaradı.
Samsara bana okkalı geçirdi.
Sonra Twitter'ı açtım, saçımı başımı yolacağım haberlere boş gözlerle baktım.
Bir gün önce internette görüp fiyatı yüzünden alamayacağım için dert ettiğim ayakkabı gözümde çöp oldu.
İçimden dargın olduğum kim varsa arayıp, uyandırıp 'ölecez lan ölecez amk gel sarılalım' diye haykırıp, kökleriyle bahçe duvarımın anasını ağlatan, kesmeyi düşündüğüm çam ağacına sarılıp 'senin kozalakların sağ olsun, duvar senin köpeğin olsun' demek geldi.
***
Şimdi önümüzde bizi bekleyen bir küslük var.
Doğa Ana küslüğü...
Onun öfkesi, kırgınlığı hiçbir şeye benzemez.
Beton fetişistlerine boyun eğmez.
Ülkece başımızdan atmamız gereken musibeti bir atalım, sonra toprağımıza, tohumumuza, suyumuza sahip çıkalım.
Sarılalım birbirimize sarılalım.
Bölemediniz, parçalayamadınız, yönetemediniz ve yok edemediniz, diye haykıralım.
Kaçmak, terk etmek, göçmek ne demek? Üç tarafı deniz, bir cennet evimiz...
Boyun eğmek yok genlerimizde...
Zamanı gelince kayıkçı kavgasını bırakıp omuz omuza vermeyi biliriz.

(Samsara'yı izlemek isteyen olursa Google' a 'Samsara izle, n'olur izle, ölümü gör izle' yazarlarsa birçok siteden ulaşabilirler)