Bir orman yandığında, insanlar uzaktan dumanları seyreder ve eğer bir insan hayatını kaybetmemiş ise haberler "Can kaybı yok" der.
Oysa yangın söndüğünde geriye kalan, sessizliğe gömülmüş koca bir mezarlıktır.
Alevler her dokunduğunda, binlerce nefes bir anda kül olur.
Ağaçlar, yüzyıllık bilgeliğiyle kök salmış devler, çıtırtılar içinde devrilir.
Dallarında yuva kuran kuşların minicik yavruları, kanat çırpamadan yere düşer.
Bebeklerini sırtında taşıyan kirpi, dikenleriyle korunamaz ateşten…
Kaplumbağa, kabuğunun altına saklansa da, o kabuk erir alevlerin arasında.
Yılan, kıvrıla kıvrıla kaçacak bir yer ararken, toprak yanar altında.
Kalabalık bir domuz ailesi çığlık atarak koşar ama alevler daha hızlıdır.
Böcekler, kurtçuklar, karıncalar, sincaplar, tilkiler, tavşanlar…
Bir orman yandığında, milyonlarca kalp durur.
***
Toprak, yanmış bedenleri örtbas etmek için kararır.
Rüzgâr, küle dönmüş yaprakları savururken, bir zamanlar burada yaşam olduğunu fısıldar. Ama kimse duymaz.
Çünkü insanlar için "can kaybı," yalnızca kendi türlerinin yok oluşudur.
Oysa her yanış, bir evrenin sonudur.
Her ağaç, bir annedir…
Her kuş, bir şarkıdır…
Her karınca, bir masaldır.
***
Bir daha yangın haberi duyduğunuzda, kulak verin.
Belki, son anlarında feryat eden canların çığlığını işitirsiniz.
Belki, toprağın altına gömülen minik kalplerin sesini...
Çünkü bir orman yandığında, yalnızca ağaçlar değil, bütün bir dünya ölür.
Ve arkasından ağlayanı yoktur.
***
Başta Seferihisar olmak üzere orman yangınlarına tanık olan, evleri yok olan ve söndürülmesi için insanüstü bir çaba gösteren herkese geçmiş olsun diyor ve hepimize baş sağlığı diliyorum.
Çok canımız yandı, çok!