CHP son yerel seçimde ve yapılan tüm anketlerde birinci parti çıkarken ve halk ülkenin geleceği için seçim sandığının önüne gelmesini beklerken, altlarından koltuklar, ellerinden devletin gücünün kaydığını gören iktidar elbette boş duracak değildi. Ne de olsa muhalefet içinde hala güçlü iş birlikçileri vardı!..
Aslında ilk tezgâh, son yerel seçimde yeni CHP yönetiminin başarısız olması, sonrasında bu yönetimin devrilmesi ve eskisinin tekrar iş başına getirilmesi senaryosuna dayalıydı. İktidar için en konforlu seçenek elbette buydu.
Ancak, Özgür Özel ve yeni yönetimi olmazı oldurdu ve yerel seçimlerde CHP’yi birinci parti yapmayı başardı. Artık B planı devreye girmeliydi!.. Ama öncesinde CHP’li yerel yönetimleri mali kıskaca almak ve iş yapamaz hale getirmek; işçilerle sendikalarla karşı karşıya getirmek gerekiyordu ki, ‘silkeleme’ adıyla bu operasyon ‘başarıyla’ hayata geçirildi. Heybedeki turplar ortaya dökülmeye başlamıştı!..
Ardından İstanbul operasyonları geldi. İstanbul’un ikinci kez kaybedilmesi iktidar için kabul edilemez bir hezimet olduğu yetmezmiş gibi İmamoğlu gibi biri çıkıp tüm ülkenin gönlünde taht kurup CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olunca delirdiler! Koltuk, iktidar elden gidiyordu!
Derhal düğmeye basıldı; gözaltı ve tutuklamalarla İstanbul en fena silkelenen şehir oldu. Peki, amaca ulaşıldı mı; hayır bir türlü diz çöktüremiyor pes ettiremiyorlardı. Aksine anketler partinin halk nezdindeki desteğinin giderek arttığını gösteriyordu.
Heybedeki turplar biter mi? Daha ne yöntemler vardı değil mi? Artık CHP’ye el koyma zamanı gelmişti. Kurultay’ın şaibeli olduğunu iddia edecek üç beş kişiyi bulmak zor değildi, bulundu dava açtırıldı. Artık iş günlerdir konuşulan ‘mutlak butlan’ yani kurultayın yok hükmünde olduğu kararının çıkartılmasına kalmıştı.
Kılıçdaroğlu böyle bir kararda partinin başına geçeceğini, bütün örgütler, halk, milletvekilleri ve yerel yöneticilerin itirazlarına rağmen deklare etti. Gidip ‘yok böyle bir şey bunu kendi içimizde çözeriz, partiyi mahkemelere taşımayız’ demek bir yana adeta büyük bir iştahla partinin başına geçmek için gün saydı ve tepkiler için de ‘alışırlar’ demekle yetindi.
Şimdi, bu senaryo hayata geçirilirken Kılıçdaroğlu’nun partinin başına geçmeyi kabul edeceği önceden bilinmeseydi; bu davalar açılabilir miydi? Belli ki danışıklı yürümüş bir süreç!..
Anlaşılıyor ki, heybedeki turpun en büyüğü, Kılıçdaroğlu imiş! Ne acı… Bu davanın uzatılması da elbette iktidarın işine gelen bir durum, karmaşa devam edecek. Beklenti o ki, sonunda Kılıçdaroğlu partinin başına geçirilecek ve tam da bu süreçte iktidar seçim kararı alacak. Önceki seçimlerde olduğu gibi iktidar Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP’ye karşı seçimi kazanacak. Heybedeki son turp da böylece hedefe ulaşacak.
Böyle bir sürecin sonunda Türkiye için artık bir daha kurtuluş yolu kalmayacak; 2023 de kaçan, kaçırtılan fırsatın üzerine bir de böyle karanlık gelecek bizi bekliyor olabilir.