Türkiye’deki gemi sökümü emperyalistlerin çıkarı için var olan bir sektördür!

Türkiye’nin Basel Sözleşmesi’ne uyumu, yasal çerçeve açısından büyük ölçüde sağlanmış gibi görünse de, uygulama ve denetim düzeyinde Avrupa Birliği (AB) ile karşılaştırıldığında ciddi farklar barındırmaktadır. Aliağa’daki gemi söküm faaliyetleri bu farkların en görünür olduğu alanlardan biridir.

Kapalı havuzlarda gemi sökümü yapılabilen İngiltere’den Türkiye’ye Aliağa’ya 2009–2024 yılları arasında, söküm için ayrılan 31 savaş gemisinin 25’i gönderildi.
Bu gemilerden biri olan İngiltere Kraliyet Donanması’nın savaş gemisi HMS Bristol, 11 Haziran 2025’te Portsmouth Limanı’ndan yola çıkarak İzmir’in Aliağa ilçesindeki gemi söküm tesislerine doğru son yolculuğuna başladı. 1969’da suya indirilen ve Falkland Savaşı’nda amiral gemisi olarak görev yapan bu 155 metrelik gemi, yalnızca savaşlar tarihi ile değil; aynı zamanda PAH, PCB, asbest, ağır metaller, ağır yağlar, organotinler ve diğer tehlikeli atıklarla yüklüdür. Aliağa’da da ekolojik yıkımla görevlidir! İçeride işbirlikçileri vardır; sınır kilit tutmamaktadır. Siyasetçi, bürokrat, kaçakçı patronlar…

Emperyalistler kendi ülkelerinde neden söksünler ki? İngiltere’de uymak zorunda oldukları yasalar var. Bunlar da ekolojik ve toplumsal maliyetler yüklemektedirler.
Denizi, toprağı, havayı, işçi ve halk sağlıklarını korumanın ekonomik yükünden kaçınmak için Türkiye gibi ülkeleri seçerler. Nasıl olsa buralarda yasa tanınmaz, kurallara uyulmaz, denetimler yapılmaz. Mış gibidir bu işler. Ayrıca işçi ücretleri köle ücreti bile değildir!

Gemi söküm bölgesinde durum şöyledir:
HMS Bristol’ün söküleceği tesisin, kapasite artışı ve el değiştirme gibi işlemlere rağmen hâlâ Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinden muaf tutulduğu belirtilmiştir. Bu durum, yargıya taşındı ancak dava “geç açıldığı” gerekçesiyle reddedilmiştir.

Gemiye ait tehlikeli madde envanteri ve gaz ölçüm raporları gibi belgeler kamuoyuyla paylaşılmadı. Hiçbir zaman da paylaşılmaz. Kamuoyu neyin getirildiğini nelerin doğaya saçıldığını bilemez. Ne kadar tehlikeli atık var ve bunların başta insan sağlığı olmak üzere ekosisteme ve çevreye yıkıcı etkileri nelerdir, bilemez. Oysa yasal olarak bilme hakkı vardır halkın. Ama halk bunu da bilmez!

Aliağa Belediyesi’nin yaptığı denetimlerde, bölgede 15 bin ton tehlikeli atığın uygunsuz şekilde depolandığı tespit edildi. Bu, dijital izleme sistemlerinin sahada etkili uygulanmadığını gösteriyor.

AB denetim raporlarında, bazı tesislerde asbest yoğunluğunun yüksek olduğu, işçilerin koruyucu ekipman kullanmadığı ve ölümle sonuçlanan kazalar yaşandığı bildirildi. Bu nedenle bazı tesisler AB listesinden çıkarıldı.

“Gemi sökümü” dendiği zaman ciddi denetim mekanizmaları, tabii AB’de işletilmektedir. Ancak “Gemi geri dönüşümü” denince birçok denetim parametresinden kurtulunmaktadır! Bu nedenle yıllarca Gemi Söküm Sanayicileri Derneği’nin adı Gemi Geri Dönüşüm Derneği olarak değiştirildi. Yapılan işte çok sempatik ve aldatıcı “geri dönüşüm” olarak nitelendi.
Neyi dönüştürüyorlar, neye dönüştürüyorlar?

Bir geçek var; ülkemizi sömürgeye emekçileri de köleye dönüştürüyorlar!