Eskiden… Hani şu üç yıl öncesi falan. 5.0 şiddetindeki depremde evden fırlar, pijamalarımızla komşu kapılarını çalardık.
“Kardeşim, siz de hissettiniz mi? Bizim avize sallandı, saksı devrildi, kedimiz Küpe atladı!” diye panik içinde bilgi alışverişi yapardık.
Geceyi dışarıda geçirmek için yorganları, battaniyeleri kapar, bahçede kamp kurardık. Deprem değil, tatil gibiydi adeta!
Çocuklar sevinirdi, büyükler kaygılanırdı, herkes birbirine “Geçmiş olsun” derdi.
***
Şimdi mi? Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde 6.1’lik deprem oldu. İzmir sallandı, İstanbul sallandı. Peki sokağa kim çıktı? Sadece Sındırgılılar.
Öyle bir hale geldik ki, doğal, yapay her tür melanet ve afette sadece “Mmehhh!” diye bir ses çıkarıyoruz. Bu ses, “Amaaaan yine mi?” anlamına geliyor.
Hatta deprem uyarı mesajları geldiğinde, “Aa, doğrulandı mı?” deyip, ekran görüntüsünü Instagram’a atıyoruz. #deprem #sallandık #normalhayat hashtag’leriyle…
Doğal afet, yapay zekâ, ekonomik kriz, siyasi kriz derken, artık her şeyi “Aman, boş ver!” modunda karşılıyoruz.
Bir uzay gemisi dünyaya inse, muhtemelen şöyle tepki veririz: “Uzaylılar mı? Hadi tamam gelsinler. Ama önce çayımızı içelim. Hatta belki uzaylılara, “Siz de alışırsınız, bizimki gibi bir ülkeye!” diye kötü şakalar yaparız.
***
Siyasi partilerin deprem açıklamaları da artık standart: Muhalefet, “Depremi bile önleyemediler!” diye açıklama yapar; iktidar, “Depremle mücadelede dünyaya örnek olduk!” diye karşılık verir.
Vatandaş ise arada, “Yeter be, sallanıyoruz!” diye söylenir. Deprem de, siyaset de sallıyor ama biz artık o kadar alıştık ki, “Sallanmak yeni normalimiz!” oldu.
Hatta bazıları, “Deprem olsa da seçim olsa, en azından bir şeyler değişir!” diye düşünüyor.
***
Dünyanın başka ülkelerinde olsa, böyle bir depremde tüm ülke ayağa kalkar. Bizde ise, “Sındırgı’da deprem olmuş. Hava nasıl oralarda?” diye soruyoruz. Hatta depremi, günlük hayatımızdaki diğer sıkıntıların yanında “hafif” buluyoruz. “Deprem mi? Eh, dolar daha çok sallanıyor!” diye espri yapıyoruz. Market fiyatları depremden daha çok sarsıyor bizi!
***
Bu kadar duyarsızlaşmak, aslında bir “aşırı yüklenme” hali.
O kadar çok şeyle karşı karşıyayız ki, artık her yeni krize, “Oh, bir tane daha!” der gibi tepki veriyoruz.
Beynimiz, “Yeter artık, ben çıkıyorum!” modunda.
Belki de bu yüzden depremi bile “Mmehhh!” diye karşılıyoruz.
Ama yine de, Sındırgı’daki depremde sadece Sındırgılıların sokağa çıkması, bize şunu gösterdi: Artık depremi bile “uzaktan” izliyoruz.
Uzay gemisi ziyaretine hazırız, çünkü “Aa, yeni bir şey!” diye heyecanlanırız belki.
Ama deprem? O artık “eski dost”! Ne zaman geleceği belli, ne yapacağı belli.
***
Hayat devam ediyor. Depremler olacak, biz sallanacağız. Ama şunu unutmayalım: Duyarsızlaşmak, çözüm değil.
Biraz daha hassas, biraz daha hazırlıklı olmak lazım.
Not: Deprem olduğunda sokağa çıkmak yerine, artık balkonda çay içmeyi tercih ediyoruz. Hem manzara var, hem de deprem anında kaçmak daha kolay!