"Biz Tayyip (Erdoğan) Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz" dedi.

Bunu söyleyen kim? Abdullah Öcalan. Tarih: 23 Şubat 2013.
İktidar mücadelesi kolay değil. Seçimi kazanarak devlet yöneticisi olarak iktidar mücadelesi yapanla, iktidara gelmek için muhalefette mücadele edenler arasında yöntemler konusunda epey fark oluştu. İktidarını sürdürmek isteyenle iktidar olmak isteyenler farklılaştı demek istiyorum.

Konu seçmen desteği olunca bunun için yapılması gerekenler; Yasalara, törelere, geleneklere uyulması demokratik toplum yapısı için gerekli olsa da aksini yapmak da söz konusu. Akil seçmen bu tür uygulamaları desteklemez. Destekleyenler kısa vadeli çıkarlarını ön plana alarak toplumsal değerleri göz ardı edenlerdir. Abartarak söylersek, kendi çıkarı için toplumun beklentilerini hiçe sayarak davrananlardır. Örnek mi? Sahte ürün satanlar, tehdit ile başkasının malına el koyanlar, başkasının karısına kızına tasallut edenler, öğrenci temsilcisi seçilmek için başkasına meşrubat ısmarlayanlar filan…

Diyebilirsiniz ki bunların bir kısmı toplumda yerleşik uygulamalar. Tanıdığımız birçok kişi bunu yapıyor. Evet vurgulamak istediğim de yasa dışı veya etik kurallara uymayan davranışların olağan kabul edilmesinin yaygınlaşması ya da yaygınlaştırılması.

23 Şubat 2013’e dönelim. Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüştüler. Toplantıda bir MİT görevlisi de hazır bulundu. Toplantı tutanakları 28 Şubat 2013’te yayınlandı. T24 sitesinden aldıklarıma gönderme yapıyorum. Söylenenler ne kadar gerçeği yansıtıyor, mesajlar kime ne amaçla veriliyor, bu bir taktik savaşı mı, bunu okurlarım değerlendirsin.

Ancak birkaç ifade var ki, Öcalan 2013’te söylemiş, 2025’te biz bunu Erdoğan’ın ağzından duyduk: Kürt, Arap, Türk.

Sırrı Süreyya Önder Öcalan’a soruyor: Rojava (Suriye’nin Kürt bölgesi) için bir aktarımınız olacak mı? Öcalan’ın yanıtı talimat gibi: “Suriye’de Kürtler iki tarafla da görüşsünler, kim haklarını verirse onunla çalışsınlar. Suriye Demokratik Kurtuluş Cephesi olsun. Kürt, Arap, Türk, Türkmen hepsi.”

Evet! Kim hakkını verirse onunla çalışsınlar. İşte Öcalan’ın mantığı, siyaset anlayışı bu. Zaten görüşmenin birkaç yerinde bu yaklaşımı görmek olası. Daha 2013’te “Başkanlık sisteminin düşünülebileceğini" söyleyen Öcalan, "Biz Tayyip (Erdoğan) Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz" dedi. (T24) İttifak yaptılar mı, yaptılar. Erdoğan’ı seçtirdiler.

Erdoğan 2025’te, PKK silah bırakma tiyatrosunu oynadıktan sonra, "Kimse korkmasın. Türk, Kürt, Arap düne göre çok daha güvendedir" dedi. Bunu eleştiren Özel’e de “Türk-Kürt-Arap ittifakı'na yönelik mesajlarımız, dışarıda kandan beslenenleri, içeride ise 'tek parti faşizminin' günümüz temsilcilerini ciddi manada rahatsız etti” diye yanıt verdi.
Bu konuşmadaki faşist ifadesi, 2013’te Öcalan’ın söylediği ifadenin neredeyse aynısı: “Sizin Türk ulusçuluğu dediğiniz faşist bir örgütlenmedir” Burada hedef CHP ve MHP. Erdoğan ise MHP’yi dışarıda tutup doğrudan CHP’ye saldırdı.

AKP CHP’li belediye başkanlarının hapsedilmesinin yanında şimdi de oy potansiyeli olan belediye başkanlarını kendi yanına çekiyor. CHP çok yönlü mücadelenin içinden nasıl çıkacak acaba? Öcalan AB Yerel Yönetim Özerklik Şartı'na şerh kaldırılırsa özerklik konusunda çözüm kolaylaşır demişti. Şimdi bir de AB oyunu mu bekleniyor?
Çok yönlü oyunda CHP parti üyelerini parti içi seçime sürükleyerek bu olayların dışında mı tutmak istiyor sorusu da aklımıza gelmiyor değil hani!