Yoksulluk Türkiye’de anne karnında başlıyor; “BODURLUK VE OBURLUK” olarak ortaya çıkıyor. Ülkemizde her 4 çocuktan biri, yoksulluk sınırının altında. Beş çocuktan biri de çalışmak zorunda kalıyor.

Bu arada; Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre; her 3 çocuktan biri yoksulluk, her 9 çocuktan biri de açlık sınırında…

Yaşanan “BESLENME KRİZİ” çocukları etkiliyor. Çocuklar gıdaya erişimde zorlanıyor.

Öte yandan; 18 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Yoksulluğun en ağır yükünü kadınlar ve çocuklar taşıyor. Ayrıca; her 5 yurttaştan biri temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor.

Türkiye’de en zengin kesim, yoksulların 9 katı gelir elde ediyor, gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşiyor. Ulusal gelir toplumun geniş kesimlerine yansımıyor. Her 10 kişiden 2’ si yoksul, 6’ sı borçlu ve en az 17.8 milyon kişi, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. En acıklı durum da; yüzde 38.9’u yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık riski altında olan çocuklar, erken yaşta çalışmak zorunda kalıyor. Öte yandan; yoksulluk ve çalışma yaşamında da “TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ’’ var. Kadınlar, kayıt dışı istihdam ve düşük ücret politikalarının en büyük mağduru.

Asgari ücret ve altında ücret alan kadın işçilerin oranı yüzde 54.5.

Kayıt dışı çalışan kadın işçilerin oranı da yüzde 55.2.

TUİK’ in verileri; kadınların yoğun olarak çalıştığı sektörlerin genellikle düşük ücret ve güvencesizlikle ilişkilendirilen HİZMET, PERAKENDE VE TEKSTİL gibi alanlar olduğunu ortaya koyuyor.

YOKSULLUĞUN YÜKÜNÜ KADINLAR VE ÇOCUKLAR TAŞIYOR

Derinleşen gıda krizi; en fazla toplumun işsiz, güvencesiz, yeterli gelire sahip olmayan yoksul kesimini etkiliyor.

Bu kesim de KADINLAR VE ÇOCUKLAR OLUYOR.

Bu bağlamda; diyebiliriz ki toplum olarak “GİZLİ AÇLIK’’ olarak bilinen bir sağlık problemi yaşıyoruz.

Nüfusumuzun yüzde 26.5’ini 0-17 yaş gurubunu kapsayan “ÇOCUK NÜFUS’’ oluşturuyor. Bu aralıktaki çocuk sayısı 19 milyon. Unutmayalım ki; beslenme desteğine en fazla bu guruptaki çocukların ihtiyacı var. Bilindiği gibi; toplum refah içinde yaşıyorsa çocukların “GİZLİ AÇLIK’’ çekmesi de söz konusu olmaz. Eğer; ülkeyi yönetenler, “GIDA KRİZİ ”’ne çözüm bulmazlarsa, yetersiz beslenmeden dolayı zihinsel ve bedensel olarak gelişmemiş çocuklarımızın yüzüne nasıl bakacaklar?

Üzülmemize kaynaklık eden bir durum da; genellikle Afrika ülkeleri için kullanılan “GİZLİ AÇLIK, GIDA KRİZİ, AKUT GIDA YETERSİZLİĞİ’’ terimlerinin artık Türkiye’de için de kullanılıyor olmasıdır.

SONUÇ OLARAK:

Kadınlara, çocuklara, topluma yaşanabilir iyi bir hayat sağlamak; siyasal iktidarın vazgeçilmez, ötelenemez kamusal görevidir.