Diyanet, Türkiye’deki tüm camilerde okunan ’’CUMA HUTBESİ’’nde, ‘’kadınların miras hakkını’’ hedef aldı. Diyanet’in ‘’CUMA HUTBESİ’’nde, Türk Medeni Kanunu’ndaki KADINLARIN EŞİT MİRAS HAKKI’’na karşın, ‘’şeri miras hukukuna göre ölen kişinin kız çocuğu, erkek kardeşinin aldığı payın yarısını alır’’ hükmünü tekrarladı.

Diyanetin HUTBESİ; Anayasal laik düzene ve Medeni Kanun’a aykırıdır.

Bilindiği gibi, Diyanet bir süre önce de, bir başka CUMA HUTBESİ ‘nde kadınların ‘’GİYİM ÖZGÜRLÜĞÜNÜ’’ hedef alarak, nasıl giyinmeleri gerektiğini anlatmıştı.
Oysa; laik hukuk düzeninde hiçbir kurum dini referanslarla kadınların kazanılmış haklarını daraltacak bir eylemde bulunamaz.

Tüm bu gerçekler karşısında kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama daha aktif katılımını sağlayacak ciddi bir ‘’ULUSAL PROGRAMI’’nın olmadığı görülmektedir.
Tersine; Türkiye, ilk imzasını attığı kadına yönelik şiddeti önleyecek İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’nden tek imzayla ve TEK TARAFLI olarak çekildi. Bu arada; AB için ULUSAL EYLEM PLANI da kadınların statüsünün yükseltilmesi açısından oldukça sınırlıdır.

Oysa; AB üyesi ülkelerin ULUSAL PROGRAMLARINDA; karar mekanizmalarında,
-Cinsiyetler arası dengenin sağlanması,
-Kadınların şiddet ve cinsel tacize karşı korunması,
-Kadınların iş gücüne katılımlarının ve eşit işe eşit ücret uygulamasının sağlanması hükümleri yer almaktadır.

Atatürk devrimleri ve kadınlarımız

Atatürk devrimleri; kadınlara toplumsal yaşamda kilit bir rol yüklemiştir.
Kadınları sosyal yaşamdan dışlama eğilimleri; kadına karşı adı konmamış bir ‘’CİNSİYET AYRIMCILIĞI’’dır.
Bu arada; Atatürk, Türk kadınının sosyal yaşamda aktif rol almasını sağlamak amacıyla kadına ‘’SEÇME VE SEÇİLME HAKKI’’nı tanımıştır.
5 Aralık 1934’ de ‘’ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ’’yle 13 milyon nüfusla 18 kadın meclise girdi.
Kadın; çocuğunun annesi, öğretmeni, eşinin gücü ve moral kaynağı, aynı zamanda da; ilerici hareketlerin öncüsü ve toplumsal dinamiklerin de sürükleyici gücüdür.
Atatürk; Türk kadınını Cumhuriyet’ in varlık nedeni sayarak, ’’kadının fakiri olmaz, kendisi bir servettir.’’ diyor. Bu nedenle; Cumhuriyet kadını toplumun ve sosyal yaşamın vazgeçilmez unsuru haline getirmiştir. Kadınların problemleri, aynı zamanda erkeklerin de problemi olmak gerekir.
Bu bağlamda; kadın hakları nitelikli demokrasinin en önemli göstergelerindendir.

SONUÇ OLARAK

Kadını ileride olmayan toplumlar, geri kalmaya mahkumdur.