Türkiye A Millî Takımı'nın İspanya maçı… Ne desem bilemiyorum. Skor tabelasında yazan 6-0, sadece bir yenilgiyi değil, çok daha derin bir çöküşü işaret ediyordu.
Gürcistan galibiyetinin ardından takımda bir “biz bu işi çözdük” havası vardı açıkçası. Ama sahadaki görüntü, o havanın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterdi. İspanya'yla aramızdaki fark, sadece futbol değil; seviye, disiplin ve oyun aklı farkıydı.
Evet, İspanya şu an belki de Avrupa’nın en iyi takımlarından biri. Bunu biliyorduk. Ama bu kadar çaresiz kalmak, pozisyona bile girememek, neredeyse rakibin gölgesinde oynamak... İşte orası kırılma noktasıydı. Savunmada basit hatalar, orta sahada siliklik, hücumda ise neredeyse yokuz. Takımın kafası karışık, belli. Bu, sadece kötü bir gün değil; büyük bir uyarıydı.
Şu an gruptaki tablo net: İspanya 6 puanla lider. Biz ve Gürcistan 3’er puanda ama averajda gerideyiz. Gürcistan, Bulgaristan’ı 3-0 yenmiş. Yani sadece maç kazanmak yetmeyecek, averajı da ciddi ciddi düşünmek gerekiyor. Çünkü grup öyle dengede ki, tek bir gol bile kaderi değiştirebilir.
Önümüzde dört maç var. İki Bulgaristan, bir Gürcistan rövanşı ve bir de deplasmanda İspanya. Kâğıt üstünde 12 puanlık bir şans duruyor. Ama bu şans gerçek olsun istiyorsak, özellikle Bulgaristan maçlarını hem kazanmalı hem de gollü kazanmalıyız. Aksi halde Gürcistan’la kafa kafaya geldiğimizde elimiz zayıf olur.
Bu kadar ağır bir yenilgiden sonra moral bozukluğu yaşamak normal. Ama mesele, bu moral bozukluğundan nasıl çıkacağımız. Teknik kadro, oyuncular, herkesin aynaya bakma zamanı. Çünkü bu hikâyeyi hâlâ çevirebiliriz. Radikal kararlar şart. Takımda hem oyun planı hem kafa yapısı yenilenmeli. Yoksa kalan maçlar da formaliteye dönebilir.
Şu an oyuncuların üzerinde ciddi baskı var, evet. Ama bu baskıyı kaldırabilecek isimlere de sahibiz. Yeter ki sahaya çıkan herkes işini ciddiye alsın, mücadeleyi bırakmasın. Belki de bu 6-0’lık hezimet, bir dönüm noktası olur. Belki de her şey burada değişir. Ama değişmezse, 2026 trenini yine kaçırırız.
İspanya takımına bakacak olursak oynayan oyuncular ve teknik direktörleri 20 yıldır birlikte çalışmaktalar. Sistem takımı olmaları tabi büyük etken. Bizdeki gibi devşirme şekilde yürütmüyorlar işleri. Rakip 6-0’dan sonra frene basmasa 10 tane atabilecekleri bir maçtı. 2026 Dünya Kupası için savaşmamız gerek. Bu tarz rakiplere kırmızı kart riskini göze alıp sert oynamak gerek. Yoksa bu şekilde teslim oluruz.
Ve evet… Önümüzdeki Bulgaristan maçı sadece bir maç değil. Bu bir karakter sınavı. Hem futbolcular için hem teknik heyet için. Artık hata lüksü kalmadı.