Önce bir atar gider yaptım bu defa oy moy kullanmayacağım diye ama sonra vazgeçtim. Hem benim bu atarım kimsenin umuru olmayacaktı hem de buna 'donuna kızıp kıçına s*çmak' denirdi. Dur o zaman daha edepli söyleyeyim: “Tereddüt hayrın düşmanıdır...”

Hayatım boyunca hiçbir seçim bu kadar umurum olmamıştı.

Hiç ilgilenmiyorum hiç! Kim nereye talip, kim nasıl bir kampanya yürütmüş, kim ne vaat etmiş... Boş beleş işler gibi geliyor artık bana.

Son seçimden sonra oldu tam olarak bu kopukluk.

Dolar olmuş bilmem kaç, ülkenin yarısı hala uykuda. (Gerçekten artık doların ne kadar olduğunu bilmiyorum, ilgilemiyorum çünkü bilsem ne olacak! Yazıya başladığım anla yazıyı bitirdiğimdeki rakam farklı, siz bu yazıyı okurken daha da yükselmiş olarak daha farklı olacak.)

Aslında uykuda da denmez buna. Delinin sopasına tutunduğu gibi tutunmuşlar bir adama başlarına gelen hiçbir olumsuzluğu ona ait görmüyorlar.

Ekonomiyi bizi kıskandıkları için dış güçler yönetiyor.

Zamları Ekrem İmamoğlu yapıyor.

Emekliye sadaka gibi maaşı Özgür Özel reva görüyor.

Memleketi Araplara parsel parsel Mansur Yavaş satıyor.

Hukukun adaletin içine muhalif gazeteciler ediyor.

Ormanlara, kıyılara kazulet gibi otelleri, rezidansları da benim babam dikiyor.

***

Ülke boğazına kadar bataklıkta ama ülkeyi çeyrek asırdır yönetenlerin hiç ama hiç suçu yok.

Onlar uzaya astronot falan yolluyorlar.

Fakir halkın cebinden yürütülen 55 milyon dolarla adamın birini yer çekimsiz ortamda misket oynamaya yolladık iyi mi?

Neyse işte bunları artık yazmak da konuşmak da abesle iştigal geliyor.

Tam olarak yukarıdan aşağı salıverdim...

Hiç bu kadar kendime dönmemiştim.

Artık kişisel gelişimcilerin ağzımıza pelesenk ettiği ‘bütünün hayrına’ lafını kendime yasakladım.

Gördük bütünün hayrını şerrini...

Hayatımızı her alanda her anlamda kabusa çevirdi o bütün!

Şimdi bakıyorum bizzat ben kendim nasıl mutlu, huzurlu ve neşeli olurum.

Zaten bu dünyada kalan sürem aşağı yukarı belli. Bundan sonra insan dışında doğadaki her şey benim için çok önemli.

Sosyal medyada geçirdiğim sürenin tercihlerini de değiştirdim.

Artık X'de ilk beş tweeti okuyacak kadar sabrım var.

İçim daralıyor haberleri okudukça. Rahmetli babam derdi 'kafama bir şeyler oluyor' diye.

Annem bir türlü çözememişti bu lafın ne demek olduğunu. Çözememiştik.

Sanırım ben şimdi anlıyorum. Tıbbi açıklaması tansiyonu yükseliyordu ama aslında adamın cinleri tepesine çıkıyordu. İşte benim de haberleri okuyup dinledikçe 'kafama bir şeyler oluyor' hemen geçiyorum Tik Tok'a.

Zekâ seviyesinin ayak bileğinden yukarı çıkmadığı o şahane eblek platforma.

Ben de onlar gibi videolar falan atmaya başladım.

Böyle müzikli falan :)))

Aptallık, cahillik, şuursuzluk inanın mutluluk.

Bir süre böyle takılacağım.

Sandığa gidecek misin derseniz tabii ki gideceğim.

Önce bir atar gider yaptım bu defa oy moy kullanmayacağım diye ama sonra vazgeçtim.

Hem benim bu atarım kimsenin umuru olmayacaktı hem de buna 'donuna kızıp kıçına s*çmak' denirdi. Dur o zaman daha edepli söyleyeyim: “Tereddüt hayrın düşmanıdır...”

Atalar güzel söylemiş. 'Keskin sirke küpüne zarar'ın biraz değişik versiyonu ama vurgu ve anlam olarak daha güçlü bence.

***

Sandığa gideceğim gitmesine fakat şunu biliyorum ki pazar günü benim için bir demokrasi şöleni falan olmayacak.

Sabah oyumu kullanacağım sonra eve gelip televizyon başında seçim sonucu kovalamak yerine bahçede otla böcekle uğraşacağım, bir türlü bitiremediğim boya badana işlerini tamamlamaya çalışacağım falan...

Bir balkon konuşması ve aşağıdaki şuursuz coşkuyu daha izlemeye takatim yok çünkü.

Ne olacaksa olsun...

Vatandaşlık görevimizi yerine getireceğiz...

Sadece âdet yerini bulsun.