Asırlık zeytin ağaçları geleceğimizdir, zenginliğimizdir, doğal hayatımızın, sağlıklı yaşamımızın da sigortasıdır. Zeytin; kutsaldır, devadır, berekettir, barıştır…

Zeytinliklerimiz madenciliğe açıldı. Yazık oldu. Akbelenli köylüler, TBMM’de görüşmeler devam ederken, Ankara’da, şiddetli yağmur altında, TBMM önünde, ’’AÇLIK GREVİ’’ yaparak, “Ağacıma, zeytinime dokunma, ağacımız, suyumuz, havamız için buradayız’’ haykırışıyla yasa teklifinin geri çekilmesini istediler.

Ancak; bu haykırışlar etkili olmadı, AK Parti’ nin oylarıyla zeytinliklerin madene açılmasına ilişkin teklif kabul edilerek yasalaştı. Yasanın kabul edilmesiyle yaklaşık 4 bin 255 hektarlık zeytinlik alanı zarar görecek, 820 bin zeytin ağacı kesilecek, 25 köy taşınacak, 57 köy bu yasadan olumsuz etkilenecek. Bunun yanı sıra 18 bin 762 hektar orman alanı, 10 bin 490 hektar tarım arazisi ve 1298 hektarlık doğal sit alanı da olumsuz etkilenecek.

“VAHŞİ’’ madencilik; ormanı, suyu, toprağı, yeşili, doğayı, havayı, zeytin ağaçlarımızı yok ediyor. Toprağımız, suyumuz, ormanlarımız, zeytin ağaçlarımız bir avuç ‘’RANTİYECİYE’’ peşkeş çekilemez.

ZEYTİN AĞAÇLARI DOĞAL KÜLTÜREL MİRASIMIZDIR

Zeytin ağaçları, binlerce yıllık doğal ve kültürel mirasımızdır. Mirasımıza sahip çıkmak; insanlık ve yurttaşlık görevidir. Unutmayalım ki; toprak candır, hayatın kendisidir, geri dönüşü olmaz ve kaybedilen toprağın yerini hiçbir şey dolduramaz.
Ata toprağımız zeytinliklerin madene açılması; köylünün yaşam alanını daraltacak, gelirini azaltacak, üretim hakkını olumsuz etkileyecek ve bereketli toprağı ‘’KÖMÜR KARASI’’na dönüştürecek.

Köylülerimiz, kömürün karasına değil; bereketli topraklara ayak basmak, temiz havayı solumak ve yeşile bakmak istiyor.
Köylülerimiz, Atatürk’ ün ‘’YEŞİL GÖRMEYEN GÖZ, GÖRME ZEVKİNDEN MAHRUMDUR’’ sözünün hayat bulmasını istiyor.
Öyle görülüyor ki; başta zeytinlikler olmak üzere ormanların, sulak arazilerin, ovaların, derelerin, doğal alanların madencilik faaliyetine açılması; doğal zenginliklerimiz değil, maden şirketlerinin zenginliği önceleniyor.

Bu arada; benim Ata yadigarımız, bereketin simgesi zeytin ve zeytin ağacına, zeytinin kutsiyetine özel bir duyarlılığım var.
1993 yılında Genel Başkanı olduğum Ege-Koop’un Ayrancılar’da konut proje alanındaki zeytin ağaçlarını, imar planında bir zorunluluk olmamasına rağmen kökünden sökerek Villakent’ teki proje alanımıza taşıdık. Zeytin ağaçlarımız titiz bir bakımın sonucunda ürün vermeye devam etti.

Elde ettiğimiz zeytini ve dönüştürdüğümüz zeytin yağını da Villakent’ teki proje ortaklarımızla paylaştık. Bu; benim için yaşadığım ender mutluluklardan ve sorumluluk duygusunu yerine getirmekten keyif aldığım an oldu.

SONUÇ OLARAK

Zeytin ağaçlarımızı, ormanlarımızı, ovalarımızı, akarsularımızı, derelerimizi sahiplenip korumak; insanlık ve yurttaşlık görevidir.