Ülkece aynı dertten mustarip değil miyiz? Gerçek gündem dediğimiz, kamuoyunda çoğunluğun sesidir. Bilinçli olarak oluşturulup sunulan ve manipüle edilen haberler ise yapay gündemlerdir. Bizler artık yapay gündeme maruz kalmaktan bıktık.
CHP İstanbul İl Başkanlığı polis ablukasındayken yandaş medyadaki haber başlığı: Chicago’da İç Savaş mı Çıkacak? Yazarlar ve akademisyenler attıkları tweetler sebebiyle tutukluyken, kara para aklayan fenomenler serbestken, kadınlar, çocuklar ve hayvanlar, katiller tarafından acımasızca katledilirken, Balçova ilçesi Salih İşgören Polis Merkezi’ne yönelik silahlı saldırıyı sadece 16 yaşındaki bir öğrenci (suça sürüklenen bir çocuk) gerçekleştirmişken ve iki polisimiz şehit edilmişken…
Adını üç gün önce duyduğumuz Manifest grubunu savunurken yakalamadık mı kendimizi? Onların yanında durmak, ‘bütün sorunlarımız bitti, bu mu kaldı!’ demekti çünkü. ‘Hak, hukuk ve adalet hepimize lazım,’ demekti. Milli güvenliğe tehdit olarak algılanan bir konser mi? Anlayamadım doğrusu. Kamu düzeninin korunması için görüntülere erişim engeli getiren, grubu ‘teşhirci’ diye cezalandıran bir mahkeme mi? Nasıl bir terazisi varsa bu düzenin, artık hiçbirimiz güvende hissetmiyoruz ve maalesef bazılarımız kendi adaletini kendisi sağlama yolunu seçiyor. Tutunamıyoruz.
Gündem belirleme kuramına göre, medya bir konuya ne kadar yer ve zaman ayırıyorsa, o konu kamunun gözünde o kadar önemlidir. Medya saklanmak istenen bir gerçek olduğunda, sahte içeriklerle gündemi doldurarak gerçeklerin görünmesini engeller. Birçok medya organının aynı durumdan, aynı şekilde bahsediyor olması da inandırıcılığını arttırmaktadır. Haberin gerçekliğinin her defasında yeniden desteklenmesiyle sahte fakat yeni bir gerçek doğar.
Bu noktada, başvurulan bir yöntem olan dezenformasyona da değinmek gerekir. Dezenformasyon, “bilgi çarpıtma” anlamına gelmektedir. Enformasyonun (bilgi, haber, ileti, duyuru) bozulması, değişime uğramasıdır. Doğal olarak, dezenformasyona en sık rastlanan yerler, iletişim alanları ve medyadır. Dezenformasyon paylaşımları diğer kullanıcıları manipüle etmek ve onlarda istenen algıyı oluşturmak için bilinçli olarak yayılmaktadır. Misenformasyonu ise kelime olarak duymayanlarımız olsa da aslında yaşamayan yok. Kullanıcılar tarafından sorgulanmadan, gerçek kabul edilerek diğer kullanıcılarla paylaşılan içeriklere misenformasyon diyoruz. Bilgi karmaşıklığı var. Ayrıca her şey çok hızlı olup bitiyor. Hangi konunun hangi biçimde ve ne kadar gündemde kalacağına karar verilip manipülatif yönlendirmeler yapılabiliyor. Daha başımıza ne geldiğini anlayamadan bir distopyanın içine düşüyoruz. Kirli bilginin hızla yayılması: infodemi. İnfo (bilgi) ve epidemi (salgın) sözcüklerinden türetilmiş. Paylaşmak istedim çünkü tam bir salgın gibi değil mi gerçekten?
Yapılan araştırmalar, haber almak için en sık kullanılan mecranın sosyal medya olduğunu gösteriyor. Hele bir de görsel kullanımı varsa haberin inandırıcılığı ve yayılması artıyor. Sahte içeriklerin daha çok hangi başlıklarda tespit edildiğinin tahminiyse hiç zor değil. Savaş halleri, iç karışıklıklar, seçim dönemleri, kamuoyu araştırmaları, diplomasi, göçmenler, ekonomi, afetler…
Tüm bunların bilincine vararak, olayları akıl süzgecimizden geçirip gerçek haberlere odaklanmanın önemini aklımızdan çıkarmayalım. Eski yazılarımdan birinde, ‘unutmak en iyi yaptığımız iş’, demiştim ama zayıf yönümüzü fark etmek için adım atmak da mümkün. Üzerinde düşündükçe, bir sis perdesi gibi gözümüzün önünü kapatan yapay gündemin dayatılmış haberlerini kenara itip hak ettiğimiz gerçek gündemi yakalamanın peşine düşeceğimizden eminim. Baskıya rağmen gerçek gündemle buluşulmasını canı pahasına sağlayan her gazetecinin, her habercinin değeri bilinmeli, her medya kuruluşu korunmalı, her yayın organına sahip çıkılmalı. Diğerleri tarihte toplumsal huzura verdikleri zararla, insanlığa açtıkları yarayla, bıraktıkları onarılmaz hasarlarla anılacaklar. Çoğul bir kötülüğün isimsiz tekilleri diyelim.
Kimi, neyi, nasıl savunacağımızı düşünmekten yorgun düştük biliyorum. Ne olursa olsun, şunu kendime tekrarlıyorum: birbirimize iyi geliyoruz. Birbirimizi sarıp sarmalamayı önünde sonunda öğreneceğiz. Gerisi kendiliğinden gelecek.
İyileştiren bir hafta sonu olsun…
Kaynak:
Posetti, J., & Matthews, A. (2018). A short guide to the history of ‘fake news’ and disinformation.
International Center For Journalists, 7(2018), 1-19.