PKK, Nusaybin ilçemize komşu Suriye’de, Kamışlı kentindeki 12. kongresinde silah bırakma kararı aldı, bir de bildiri yayınladı. Öcalan İmralı’dan kongreye katılmış, 37 dakika süren konuşma yapmış.

Silah bırakma kararı ülkemizde bazı kesimlerce, neredeyse bayram havasında karşılandı. Silahı ne için, nerede, kime bırakıp bırakmayacakları sorgulanmadan sevinç çığlıkları öncelikle yandaş medyada, özellikle televizyonlarda öne çıktı. Bildiriyi okuyanın idrak etmesi gereken iki konu var: PKK Lozan Antlaşması’nı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 1924 anayasasını reddediyor. Ortada bir inkâr, imha, soykırım olduğunu söyleyerek Türkiye’nin güneydoğusunda, Suriye, Irak ve İran’dan toprak alarak kurulacak bağımsız bir devletin hayali içindeler.

Yandaşların bunu görmesine olanak yok. Onlar zaten Abdullah Öcalan’ı bir demokrasi sevdalısı, Bahçeli’yi ve Erdoğan’ı ‘Terörsüz Türkiye’ sloganı tutkunu olarak görüyor. Türkiye’den alınan toprakla diğer devletlerden alınan parçaları birleştiren bir ırkçı devlet bazılarının umurunda bile değil. Onlar için hayali liderlerinin bir daha seçilmesi için ne yapılması gerekiyorsa o yapılabilir, ülke onların umurunda değil sanki.

Abdullah Öcalan 1999’da İmralı’da hapisteyken kimse onunla görüşemiyordu. 2006’da bir örgüt kuruyor (KCK), PKK da onun içine dahil ediliyor. Başkan, önder, lider de kendisi.

Derinden ve sinsice hazırlanan bu planda Amerika’nın payı yok mu? Baş aktör zaten onlar… ABD Başkanı Trump, Suudi Arabistan ziyaretinde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la birlikte Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed El Şara ile görüştü. El Kaide kökenli Şara, cihatçı Heyet Tahrir Şam örgütünün kurucusu. Şara için terörist diye 10 milyon dolar ödül koyan ve HTŞ’yi de terörist listesinde ekleyen ABD. Şara, Suriye’nin başına geçince ödülü kaldırdı ama HTŞ hala terörist örgüt listesinde.
Trump, Şara’yı övdü ve "Genç, çekici bir adam, sert bir adam. Güçlü bir geçmişi, çok güçlü bir geçmişi var. O bir savaşçı" dedi. Güçlü geçmişinde yüzlerce kişiyi öldüren, öldürten Şara’yı yetiştiren de ABD.

ABD’nin Ortadoğu planında önemli kişilerden birisi Ahmed El Şara, bir diğeri de Öcalan. Öcalan’ın İmralı’dayken kurduğu örgüt de bölgede kurulması hedeflenen bağımsız bir devletin organizasyon şeması, yani KCK: PKK ise bu yapının Türkiye tarafı.

Trump’ın son siyaseti ile Erdoğan’ın yanında DEM Eş Başkanı da havaya girdi. Koruculuk sistemi kaldırılsın, “Korucuların elindeki silahı al, ver sopayı, köyde hayvan baksın. Daha onurlu bir görevdir” dedi. PKK, yani Kürdistan İşçi Partisi’nin eli silahlı bir örgüt olduğunu göz ardı ederek, onların masum halkı katletmesine engel olmaya çalışırken 2 bin korucunun şehit, 3 bin korucunun gazi olduğunu bir yana iterek, ver eline odunu çobanlık yapsın diyor.

DEM eğer AKP ile “Cumhur İttifakı” çalışması içine girerse içlerindeki kin ve öfkeyi ortaya dökmeye hazır gibi görünüyor. Bütün bunlara olanak sağlayan ise anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşmak için DEM milletvekillerinin desteği.

Partisine katılan ve yakasına rozet takarken hangi partiden kimin geldiğini soran Erdoğan’a yapılan “arka plan” uygulamasının, birçok kişinin kendi çıkarlarını gözettiği ve ülkemizi zor durumda bırakacak imzalara zemin hazırladığını düşünüyorum. Erdoğan müthiş bir tempoda çalışıyor. Tüm organizasyonları sanırım birçok ekip yapıyorken kendisine haber veriyorlar mı, bu bir soru işareti. Erdoğan kendisine zaman ayırıp, uygun bir zamanda durum değerlendirmesi yapıp, gelecek hakkında bir açıklama yaparsa yararlı olabilir diye düşünüyorum.

Ekonomik yönden sıkıntı içinde olan Türk halkının, iç çatışmaların dışında, huzurlu bir çalışma ve üretim atmosferine ihtiyacı var. Hayatını dış ülkelerden aldığı maddi ve manevi destekle yürütenler, bu yolda devam ederlerse, sandık ortaya konduğunda siyasi hayattan silineceklerdir.