Gazeteci ana başlığı altında muhabirler, köşe yazarları, röportajcılar vardı eskiden... Yeni Türkiye diye bir ucube topluma kakalanmadan önce...
Gerçek gazeteciler vardı.
Çoğu işsiz bırakıldı... Az bir kesim direndi, mesleğine tutunmak için kendine başka yollar buldu.
Onlardan biri Nilay Örnek.
Nilay tanıdığım, bildiğim en iyi röportajcı, dersine en iyi çalışan, en doğru soruları soran gerçek gazeteci...
Talana uğramış, iğdiş edilmiş mesleğine sahip çıkan çok önemli bir isim.
Nilay podcast hazırlıyor uzun zamandır... Kendi söylemiyle "Yeni bir şeyler öğrenmeye meraklı herkesin ilgisini çekeceğini düşündüğüm 'Nasıl olunur?' isimli podcastlerime hoşgeldiniz… Bu seride mikrofonumu mesleklerini ustalıkla icra ettiğini düşündüğüm insanlara yöneltip onlara aynı soruyu soruyorum... Nasıl olunur?" diyor...
***
Nilay 28 Mart 2019'dan beri mikrofonu geniş bir yelpaze içindeki işinin ehli isimlere uzattı.
Ve ben o tarihten beri bazen yürüyüş yaparken, bazen uyku öncesi, bazen yemek pişirirken bazen kumsalda güneşlenirken sayesinde birçok isimle tanıştım.
Bazen hiç ilgim olmadığını sandığım konulara düştüm... Bazen de bana çok uzak sandığım isimlerle ilgili kendimi 'keşke arkadaşım olsa' derken buldum.
Ve sözde bu meslekte çok şey bildiğimi zannederken bir röportaja hazırlanmak, soru sormak nasılmış hiç bilmediğimi fark ettim.
Nilay davet ettiği konuşmacılara o kadar iyi hazırlanıyor ki dinlerken kendimi taa 19 yaşında apranti olarak girdiğim ilk gazetedeki küçük kız gibi hissediyorum.
***
Bir iki gün önce sabahın erken saatlerinde Ilıca plajına havlumu attım ve sabahın o sakin saatlerini yine Nilay'ın 'Nasıl olunur?' podcastini açarak karşıladım.
Bu kez eşlikçim Nilay'ın yanında Teoman'dı.
Hani ayıp olmasın ama Teoman'ı hiçbir zaman sempatik bulmadım. Olur da bunu okursa o da şaşırmayacaktır eminim. Öyle bir derdi yok çünkü bu çok belli. Şarkıları içinde de "Bazen ne yaparsan yap olmuyor bazen" dışında beni etkileyen bir parça yoktur. Parça dedim ama saçma oldu, yerine ne desem bilemedim.
Nilay'ın Teoman'la olan söyleşisini de hemen dinleyeyim diye bir isteğim olmadı açıkçası.
Ama işte iki gün önce plajda play'a bastıktan sonra şöyle bir durum oldu.
Hani böyle çok yüzersin, yorulursun... Arkadaşlarının yanında kuma uzanır kendini güneşe teslim edersin. Gözlerin kapalı, yanındakilerin konuşmaları kulağında tatlı tatlı...
İşte onu hissettim. Ilıca plajında Teoman, Nilay, ben... Şezlong falan yok, kuma atılmış havlu... Çocukluğumuzdaki gibi... Ben dalgalarla atlayıp zıplamışım, yorgun kendimi güneşe bırakmışım. Nilay ve Teoman konuşuyor.
***
Abicim bir adam bu kadar mı bana benzer. Ne dese, ne anlatsa benim rehavetim açıldı. Aa bu aynı benim gibi manyak! Zaman zaman yeri geldiğinde benim kurduğum cümleleri kuruyor. Bazıları kitap okur bazıları kitap alır derim hep. O da dedi!
Hem insan sevmiyor hem öyle dağa bayıra falan yerleşmek benim için ölüm diyor...
O da Lalalar'ı seviyor vs.
Bir de komik! Öyle şakacı komiklerden değil... Naturası diyeyim...
İlk albüm çıkarken, o zamanlar yapımcılar bir imaj belirlerdi ya, Teoman'a bıyık ve şalvar uygun görmüşler :)))))
Hatta hani şarkıcı Ege vardı bir zamanlar, onun gibi ol demişler. Teoman cevap olarak "Ben şile bezi giyemem" demiş. :))))
Politikaya uzak olma sebebi, müzik dünyasından önce verdiği matematik dersleri, müziği bırakma kararından sonra olanlar, parayla 'olmayan ilişkisi'...
Ya daha neler neler... Nilay ve Teoman sayesinde hem şaşırarak hem kahkahalar atarak yerimden kalkamadım ve eve domat gibi döndüm.
Ama değdi mi değdi.
Bir kere daha tüm önyargıların canı cehenneme dedim ve ulen keşke bu herif benim arkadaşım olsa diye diye eve döndüm.
Nilay sana çok teşekkür ederim. Hem gazetecilik mesleğinin ne menem bir iş olduğunu çatır çatır gösterdiğin ve hiç karşılaşmayacağım insanların, ilgilenmeyeceğimi zannettiğim konuların küçük beynime girmesine neden olduğun için.
Metin Akpınar söyleşisi de tadına doyulmazdı mesela.
O ayrı yazı konusu...
Bir gün bir yerde seni kıstırırsam oturtup soracağım: Gerçek bir gazeteci ise söz konusu 'Nasıl olunur?'