Yapay haberlerle kamuoyu oyalanıyor. Bir bu tarafa, bir diğer tarafa sürükleniyor. Zaten iktidarın yıllardır yaptığı da bu değil mi?  Vatandaş, siyasal partiler, gündemin üst sıralarına taşınan haberlerle uğraşırken, ortada “planlanmış bir yönetim düzeni” sürüyor. 

Bir başka deyişle, iktidar ortakları ve yandaşları önceden programlandığı şekilde ülkeyi yönetiyorlar. Bu arada da kendilerine göre örgütlendiler ve devlet kurumları ile sivil toplum kuruluşlarında yer tuttular. Bunu yapabilmek için gerekli yasal düzenlemeleri iktidara gelir gelmez başladılar, kurumların isimlerini sık sık değiştirerek görevlendirme yaparken kimlerin göreve geldiğinin takibi de zorlaştı. Ancak insan unutur, arşiv unutmaz. 

Avrupa Birliği uyum anlaşması doğrultusunda, sadece Türkiye için değil, Avrupa için de gerekli olarak yapılan ihaleler, Merkez Bankası’nın finansal hareketleri gibi bilgiler de düzenli olarak internette yayınlandı. Bu bilgi havuzuna, yerel medyayı ve sosyal medyayı da eklerseniz, 20 yılda devasa bir bilgi ve belge ortamı oluştu. Bunlara Türkiye ile ilgili olarak yabancı ülkelerde yayınlanan haberleri, bilgileri, belgeleri de ekleyebilirsiniz. Bu arşivleri araştıran bazı genç gazeteciler birçok ilginç bilgiyi, ilişkiyi ortaya çıkarıyor. Örneğin Soylu’nun yardımcısının kardeşinin Fetö iltisaklı olduğu, bazı cinayetlerde mafya ilişkileri üzerinde kamuoyunda ciddiye alınan iddialar var. 

Bunlar işin ciddi tarafı. Bir de fazla ciddiye alınmayan tarafı var. Ciddiyetle ele alınan konularda birisi bir şey söyler, söylediğini yapar, izleyen de ona inanır. Birisi kalkıp derse ki, şu ülkenin başkanı katildir, onların ülkesine girip başkentinde sabah namazı kılacağız, hemen hazırlanırsınız. Gençlerin bir kısmı asker olmak için heveslenir, yaşlılar da evde makarna, pirinç, şeker stoku yapar. Zaman geçer, bir bakarsınız ki ne gelen var, ne giden…  Hatta o katille görüşme konusu bile gündeme getirilmiş. Bu tür olaylar saymakla bitmeyebilir.

Gözleri ışıl ışıl olan bir bakan, burada başka dışarıda başka konuşur. Tüm sorunlarımızın çözüldüğünü bize anlatırlarken, Suudi Arabistan Finans Bakanı Muhammed Al Jadaan, Türkiye, Pakistan, Mısır gibi “savunmasız” ülkeleri desteklemeye devam ediyoruz diyebiliyor Davos konferansında ve ekliyor; "Bu ülkelere ciddi yatırımlar yapıyoruz ve yatırımlara devam etmek için fırsat kolluyoruz"

Bu ciddi yatırımlar neler ve fırsat kolladıkları yatırımlar neler? 

Araştırmacı gazetecilerin arşivlerden topladıkları, iktidarın hoşuna gitmemiş olacak ki TÜİK başta olmak üzere birçok devlet kurumunun birçok bilgi penceresi kapandı.  

İktidar adına konuşanlar bugün başka, yarın başka konuştuklarında onları ne kadar ciddiye alırsınız?

Seçim konusuna gelelim. Yandaşlar medyada aylardır seçim tarihi üzerinde öneri yapıyor. Yetkililer de öyle de olur, böyle de olur diyorlar. Görünen o ki, ortada bir hazırlık var. Bu hazırlık tamamlandı mı, tamamlanıyor mu bilmiyoruz. Yıllardır seçim zamanında olacak diyenler şimdi koro halinde “18 Haziran’da havalar sıcak geçer birazcıcık öne alabiliriz, az biraz öne alınacak, erken seçim sayılmaz” diyor.

O zaman sorayım; 14 Mayıs tarihini ifade değil, işaret edene inanır mısınız?

Ortaya lafı sokayım, belki Altılı Masa şapkadan cumhurbaşkanı adayını açıklar diye düşünmüş olabilir de olmayabilir de. Dilin kemiği yok…Ama o dilin arkasında büyük bir teşkilat var. SADAT türü siyasi emeklilerden söz etmiyorum. Seçim tarihi aysbergin sadece görünen yüzü.