Sizinle bu hafta hiç yabancı olmadığınız bir konuyu paylaşacağım. Çok tanıdık, çok bizden ve artık benimseyip kabul ettiğimiz olayların maalesef ki normalleştiği bu süreçten gelecekteki kız kardeşlerime sesleneceğim. Ama öncesinde bize soluk aldıracak bir parantez açmak istiyorum.
Sizinle bu hafta hiç yabancı olmadığınız bir konuyu paylaşacağım. Çok tanıdık, çok bizden ve artık benimseyip kabul ettiğimiz olayların maalesef ki normalleştiği bu süreçten gelecekteki kız kardeşlerime sesleneceğim. Ama öncesinde bize soluk aldıracak bir parantez açmak istiyorum.
21 Haziran’da Karşıyaka Belediyesi ve Kadın Aile Hizmetleri ve ekibinin desteği ile düzenlediğimiz ’Bizden Satırlar’ etkinliğinden kısaca bahsetmek isterim. On üç yazarın katılımıyla gerçekleştirilen söyleşi ve etkinlik hepimizi kuruduğumuz yapraklarımızdan yeniden yeşertse de, buruk bir mutluluğun buruk yanını paylaştık hep birlikte. Yüz yıllardır varlığını koruy
an bizlerin hala yaptığımız mesleklerin önüne ’kadın’ kelimesini eklemenin verdiği tatsızlık, gelecekteki kız kardeşlerimiz için daha çok mücadele etmemiz gerektiğini tekrar tekrar tokat gibi vurdu yüzümüze.
Hayat telaşı yüzünden çok sık bir araya gelemeyen bizlerin tüm yorgunlukları için verdiği kısa teneffüs arası oldu bu söyleşi. Yeni tanışanlar, önceden tanışıp sohbet etme şansı bulamayanlar, gelmek istemeyip memnun kalanlar ve söyleşi bahanesiyle önceden kalan yarım sohbetine devam edenler. Hayat arasına sıkıştırdığımız iki saatlik molanının huzurunu derin bir nefes ile çektik içimize.
Meral, Esen, Gizem, Duygu ve Kamer’den oluşan iç dökme seansını dinlemek tüm kadınlara iyi geldi. Gizem’in ‘söylesem mi?’ Diye düşünüp anlatırken kendisini derin bir uçurumdan atlıyor gibi hissedip sonrasında kanatlarını keşfettiği şiddet geçmişi, Meral’in kadın mücadelesi ve başarıları, Duygu’nun gazetecilik ve kadın, dün ve bugün adına naif dokunuşları, Esen’in kadın mücadesinin tarihçesine değinip, bugünü yad edişi ve geleceğe her şeye rağmen umut tohumları ekişi. Her bir isimden bir tohum alıp kuruyacak diye beklediğimiz topraklara ektik yeşerteceğiz. Boy verip umut olacaklar.
Ortalama iki saatlik bir söyleşi ve küllerinden doğma direnci ile anka kuşu gibi kapattık günü. Sonrası, söyleşilere güzel sesi ile katkı sunan Ada Su Akın’ın kendi bestesi için dert yandık. Hırs yaptık, öfkelendik, umutlandık hep birlikte. Kızdık her birimiz genç bir kadının, kadın cinayetine kurban giden kadınların adını sıralayarak ’Şiddet istemiyorum, susmak istemiyorum, ölmek istemiyorum.’ Cümleleri ile sanatını bezediğine ayrı ayrı bozulduk hepimiz. Aramızda kuşak farkı olan genç bir kadınla aramızdaki tek farkın kuşak farkı olduğunu onun dışında değişen tek şeyin bir sayaç usulü artarak devam eden kadın cinayetleri olduğunu bir kez daha gördük, tekrarladık. Aldık kız kardeşlerimizin sayı diye verilen verilerini ama asla kabul etmedik.
Parantez diye açtığım köşemin parantezini doldurup taştık efenim. Biz hep büyüdük, hep kök saldık bu topraklara. Adımızın önüne cinsimizi eklemek durumunda bırakan sistemle de kadınlar bunca cins kırımı yaşarken sadece koltukları için mücadele eden tüm siyasi partilerle de elbet bir gün yüzleşeceğiz. Affetmek yok, helalleşmek yok, açık ya da kapalı tüm kadınların yaşadığı dünler ve bugünler için şimdiden sallansın koltuklar, yok olsun sultanlar, devrilsin devrialem.
Konuya ismiyle başlasam sayfaya sayfa ekleyeceğim Oya ile bitireyim yazımı. Açtığım parantezi 'adalet' kelimesini rafa kaldıranları ekleyerek kapatmak isterim. Açtığım parantezi, ‘Küçüğün rızası var.’ Gibi bir kelimeyi kurabilecek cesareti kendinde gören ve o cesareti o kişelere verenleri yazarak kapatmak isterim. Açtığım parantezi bir vakıfta çocuklara tecavüz edildiği ortaya çıkınca ’Bir kereden bir şey olmaz.’ Deyip hala utanmadan hayatına devam edenlerle kapatmak isterim. Açtığım parantezi ülkede var olan çocukları korumaktan aciz olup hala aile ve üç çocuk vurgusu yapanlarla kapatmak isterim.
Ben tüm bunları isterim elbet eğer böyle devirden geçiyor olmasak isteklerim sadece istek olarak kalmayacaktı. Bugün yazacağım en naif eleştiri bile ‘Adalet mülkün temelidir.’ Cümlesinin yazılı olduğu yerde darağacında sırasını bekliyor, güneşe bakarak.
Ülke yanarken penguen belgeseli formunda yazmamak adına derin nefes aldım son kalan umudumla zülfü yare dokundum.
Bu yazım on sekiz yaşında İstanbul Sarıyer’de cani bir erkek tarafından öldürülen Oya Budak anısına. Tecavüze uğradığı ve hamile olduğu için nişan atan kişi tarafından öldürülen sevgili Oya, karnında 5,5 aylık çocuğu ile birlikte aramızdan ayrıldı. Oya’nın elleri, tecavüzü ‘Rızası var.’ Cümlesi ile hafifletenlerin boğazından ayrılmasın dilerim. Oya gibi kaybettiğimiz, mağdurken bile bedeli ödeyen taraf olan adı duyulmamış nice kız kardeşlerim adına.
DÖNSÜN DEVRİALEM , KANIMIZDA BOĞULANLARI ONLARA ALKIŞ TUTANLAR ASSIN ÜLKE GİRİŞİNE YAZSIN FOTOĞRAFLARININ ALTINDA ’MİLLİ OLDULAR!’