Sonuçta tüketim toplumuyuz. Sermayenin çıkarı için her sunduğunu tüketiyoruz. Yaşamamız için gerekli gereksiz her şeyi tüketmeye kurgulanmışız. Nesneleri, doğayı, kültürleri, manevi değerleri, kutsalları...

Sanayi Devrimi’ni kaçıran toplumumuzun gerçek şehirleri yoktur. Alt yapıları olmaksızın bir alanı işgal etmiş beton yığınları... Doğal olarak kültürleri de yok! Sanayi Devrimi’ni gerçekleştirmiş toplumların bu süreçte oluşmuş ve şekillenmiş kentlerinin yaklaşık 300 yıllık öyküleri vardır. Kentlerinin oluşumunu sağlayan kentsoyluların kültürleri de bu sürece uygun olarak üretilmiştir.

İzmir’ in Türkiye’ de farklı bir kent oluşunu da Levantenler’e borçluyuz. Sanayiyi kentimizde yaşama geçirerek farklı üretim teknikleriyle birlikte kentli kültürünün de oluşmasına katkı sağlamışlardır. Kentte yaşayan farklı etnik ve dinsel toplulukların, bu niteliğe etkilerini yadsıyamayız.

Ancak, Falih Rıfkı Atay’ ın Çankaya adlı kitabında yazdığına göre, Sakallı Nurettin Paşa’nın İzmir’ i yakmasına engel olunamamıştır. Öncesinde bir de Ankara Yangını vardır ve bu pek bilinmez, konuşulmaz. Bu olayla kentin sosyolojik yapısıyla birlikte kültürel yapısı da etkilenir. Kent “önce müslümanlaştır, sonra Türkleştir” politikalarıyla yönetilmeye başlanır.

İşte bu sıralarda kentin Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz, bilinen süreçler sonunda, Kültürpark’ ın oluşmasını sağlar. Kültürpark daha sonrasında, koşullar gereği, fuar alanı olarak da kullanılmaya başlanır. Artık kentin simgesidir Kültürpark!

İşte bugünlerde bu Kültürpark’ın yok edilmesi söz konusudur. Belediye Başkanının yangın yerinden oluşturup Kültürpark’a dönüştürdüğü alanı, sermaye kendi çıkarları için, sinsice ve sabırla adım adım ele geçirme izlencesindedir. Buna da şimdilerin Belediye Başkanları hizmet etmektedirler.

Yaklaşık doksan yılsonunda Kültürpark, doğal bir parka dönüşmüştür. Süreçte kendi ekolojisini oluşturmuş ve kente hediye etmiştir. Etmiştir de “doğal park” olarak görebilen var mı? Böyle bir şansı bir daha olabilir mi İzmir’in? Betonsuz bir metre kare yer bırakmadılar. Birinci derecede deprem bölgesi olan kentin deprem toplanma alanlarının çoğu göstermelik ve amacına hizmet edemeyecek durumdadır.

Sıra Kültürpark’ a geldi! Düşünülen her yapıyı kentin bir başka yerinde gerçekleştirmek olasıdır. Ama Kültürpark’ı taşımak ve yenisini üretebilmek asla olası değildir. Şimdi birtakım planlar, sözüm ona koruma çabaları falan... Gerçek amaçları bu değil ve bu söylenenler de Kültürpark gerçekliğine uygun değil. Artık o alan doğal bir parktır!

Doğal Park olarak yaşatılması ve yararlanılması değil de yapılaştırılması planlanıyor. Sermayenin gönlü olsun, cebi dolsun! İzmir Yangını, Kordon’un yok edilmesi, TARKEM projeleri, Kültürpark’ın korunmaması planları...

İzmir kemiriliyor, tüketiliyor, yok ediliyor! Nasıl bir anlayış nasıl bir kültür? Kent diye beton binaları altyapısız yığmak, yaşanamaz alanlar oluşturmak, var olan güzellikleri yok etmek...

Sadece İzmir’ de de değil bu tüketiş tüm ülkedeki kentler tüketiliyorlar. Karakterli yapıları TOKİ’leştiriliyorlar. Kültürleri yok ediliyorlar. İnsanları yabancılaştırılıyorlar. Bu durum hem kentlerimizin hem de ülkemizin daha kolay sömürülmesine ve her anlamda yağmalanmasına neden olmaktadır.

Ne başka İzmir var ne başka bir Türkiye! Tüketelim bakalım ne olacak?