Pazar günü 24 saat süren sağanak eşliğinde evimde yeni sipariş ettiğim kitaplar ve TİHV’nin sitesinde* İnsan Hakları Haftası nedeniyle erişime açılan belgesellerle vakit geçiriyordum. Uzak bir aile dostumuzun oğlu aradı. Kasvetli güne daha da umutsuzluk aşılayan ses tonuyla konuştu benimle. Endüstri ürünleri tasarımcısı, İngilizceyi gayet iyi konuşan, askerliğini yapmış gencecik bir çocuk. İş ilanlarında yazılı temel özelliklere sahip yani. Ama ne eksik? İş İlanı. Son derece umutsuz biçimde yurt dışında şansını denemek için sürekli master başvuruları yaptığını anlatıyordu. Naçizane birkaç tavsiyeden sonra kapattık telefonu. Ardından kendimi düşünmeye başladım. Öyle ya aylık 350 $ maaş ile çalışan biriydim ben de!

İşsizlik girdabında debelenen ve pandemi sonrası aile bütünlüğü bile bozulan arkadaşlarımı düşününce ben yine de hallice iyi sayılırdım oysa. Oysa yine aynı ben 2000 yılında ilk işe uzman yardımcısı olarak başladığımda 2000 $ aylık maaş kazanıyordum. Bugünkü halimin 6 katı yani. Bundan 21 yıl önce yani. 13 yıl beyaz yakalı olarak mağazacılık sektöründe çalışırken de sürekli artan bir reel gelire sahip olmuştum. En son Azerbaycan, Ermenistan, İran ve Türkiye’nin arasında özerk bir bölge olan 30 bin nüfuslu Nahçıvan’da bile çalışırken 5000 $ maaş kazandığımı hatırladım. Bu mahrumiyet bölgesinde daha fazla dayanamayıp, ben bu maaşı nasılsa İstanbul’da da kazanırım diyerek geri dönmüştüm. Öyle bir yerdi ki hafta sonları karayoluyla Iğdır ya da Kars’a gidince mutlu oluyordum yani.

Nahçıvan günlerini düşünürken önüme bir haber düştü: 1 Gürcü Larisi 4,48'e 1 Azerbaycan Manatı 8,16'ya çıkınca, Iğdır ve Artvin iki ülkeden gelenlerin akınına uğradı. Benzer haberleri Edirne’yi alışveriş merkezi olarak kullanan Bulgarlar için de dinlemiştik. Dünya Lideri olma vizyonuyla milyonları kandırarak 19 yıldır iktidarını sürdüren AKP, ülkeyi, komşularının ‘’bit pazarı’’na çevirmeyi başarmıştı!

Sonra, asgari ücret artışı tartışmaları düştü önüme sosyal medyada. Asgari ücretin en az benim aylık kazancım olan 5000 TL’ye çıkarılması gerektiğini söylüyordu uzmanlar. Eğer bu sağlanırsa, benim ‘’ortalama’’ maaşım ‘’asgari’’ ücrete indirgenmiş olacaktı. Ülkenin genel hali uzun süredir bu zaten. Yani, TL’deki devasa değer kaybıyla benim gelirim asgari ücret seviyesine kadar gerilemiş vaziyette. Asgari ücret kazanan birisi ise açlık sınırının oldukça altında bir seviyede yaşam mücadelesi veriyor.

Ve tabi benim 350 $’lık kazancımın dünyanın neresindeki maaşlara tekabül ettiğini araştırmaya başladım ve sonuca şaşırmadım:  Çin. Evet, Şangay’da bir bant işçisi aylık 350 $ kazanıyor.

Duvarda asılı duran ODTÜ diplomama boş gözlerle bir süre baktım. İçim acıdı. Ülkemin düştüğü/düşürüldüğü bu hal için içim yandı.

Cumartesi günü Sayın Cumhurbaşkanı "İlk ortaya çıktığında özgürlüğün sembolü olarak nitelenen sosyal medya, günümüz demokrasisi için ana tehdit kaynaklarından birine dönüşmüştür’’ demişti. Hemen ertesi gün ise Sokak röportajı yapan YouTube kanalları Kendine Muhabir, İlave TV ve Sade Vatandaş hesaplarının sahiplerine gözaltı kararı çıktı. Kanal sahiplerinin taciz skandalıyla gündeme gelen AKP'li Mücahit Birinci’nin şikâyeti üzerine gözaltına alındığı iddia edildi.

Zaten günlerdir sosyal medya röportajlarında gencecik yaşında bu ülkeden yılmış kuşakla tartışan 70’lik amcaları izleyip duruyoruz. Halk Ekmek büfelerinin önündeki yüz metrelerce kuyruğu görmeden ‘’eskiden yağ kuyruğu vardı’’  diye cinnet geçirtecek ahkâmlar kesenler ile bu ülkeden ümidini kesmiş gencecik çocukların tartışmaları ‘’biri’’lerini çok kızdırmış belli ki!

Ana akım meydanın neredeyse tamamını, RTÜK, Basın İlan Kurumu vs. aracılığıyla ve satılık kalemler ve ‘’TV yorumcusu’’ sıfatıyla kadrolu yorumcu olan ‘’uzman’’lar aracılığıyla ele geçiren iktidar; sosyal medyada istediği etkiyi gösteremediği için öfkesini yine gençlerden çıkardı.

Günün bir diğer haberi ise ‘’barınamıyoruz’’ diyen üniversite öğrencilerinin Ankara’da işkenceyle gözaltına alınmasıydı. Günün sonunda hepsi serbest bırakıldı. 100 civarında gencecik çocuğu, sırf diğerlerine gözdağı olsun diye darp etti polisler.

En demokratik haklarını kullanırken ve üstelik en temel insan hakkı olan ‘’barınma hakkı’’nı talep ettiği için darp eden hükümet milyonlarca gence nasıl bir gelecek sunacak?

Gitmek isteyenler haksız mı yani?

*https://tihvbelgeselfilm.org/12/?page_id=83 linkte birbirinden şahane 26 belgeseli izleyicilerin erişimine sunan THİV’e (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) teşekkür ederek bitirelim haftayı.