Sayın Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığını 14 Mayıs gecesi ilan etmeyecek. Zira 2 yıldır bunu ilan etmiş vaziyette! Daha önce de yazdım bunu. Bürokratlara yaptığı çağrı ile kanunsuz işlere alet olmayın dedi. “128 Milyar $ nerede?” diye sorarak ekonomi bürokrasisini ürküttü. Emeklilere bayram ikramiyesi vaadi ile hükümetin bunu yapmasını sağladı. EYT’liler için giriştiği mücadele ile EYT’nin kanunlaşmasını sağladı. Örnekler uzar daha da! Ama en önemlisi 2018 seçimlerinde oluşan Millet İttifakı’nı 2019 yerel seçimlerinde ‘’de facto’’ olarak genişletip 2022’de de bunu 6’lı Masa’ya dönüştürerek sağladı.
Geldiğimiz noktada CHP için rakip artık ne Erdoğan ne AKP! Artık, siyaseten rakipleri Millet İttifakı’nı oluşturan partilerdir. Şimdi biraz eskilere gidelim!

12 Eylül 1980 öncesi Milli Selamet Partisi (MSP) vardı. CHP-MSP koalisyon hükümeti ile meşhur Kıbrıs Barış Harekatı’na imza attı! Darbe ile kapatılınca 1983’te Refah Partisi kuruldu. DYP-RP koalisyon hükümeti ülkede iktidarda iken 1998’de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Fazilet Partisi, Refah Partisinin siyasi mirasçısı olarak kuruldu. Ancak, bu parti de 2001’de kapatıldı. Partinin kapatılması ile milletvekilleri yerine kurulan Recai Kutan başkanlığındaki Saadet Partisi'nde birleştiler. Fazilet Partisi Kongresinde Abdullah Gül'ü destekleyen ve kendilerine yenilikçiler diyen ve artık Millî Görüşçü olmadıklarını ifade eden bir grup ise ayrılarak Abdullah Gül liderliğinde daha sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın başına geçeceği Adalet ve Kalkınma Partisi altında toplandılar. Yani, milli görüş geleneği 1970’lerden beri kapatılarak büyümüş, her seferinde başka bir isimle kurulmuş. Ve ardından başka isimlerle de olsa yoluna devam etmiştir. 2002’den beri olanları ve AKP kısmına değinmeyeceğim.

2000’li yıllara kadar, kendi kitlesini organik olarak büyüten Milli Görüş, 2002’den sonra 21 yıldır ülkeyi tek başına iktidar olarak yönetiyor. Ama bir farkla: 2000’li yılların başından itibaren merkez sağı temsil eden ANAP ve DYP’nin fiilen siyaset sahnesinden çekilmesi sonucu ortaya çıkan boşluğu AKP ve Tayyip Erdoğan liderliğindeki kadroların doldurması! Yani, organik olarak milli görüş seçmenini devralmış, inorganik olarak da merkez sağ seçmenini etrafında toplamayı başarmıştır.

Geldiğimiz nokta da artık ‘’sonun başlangıcı’’ onlar için. 14 Mayıs seçimlerinden sonra hızla eriyeceklerini ve birkaç parçayla yollarına devam edeceklerini öngörmek mümkün. AKP seçmeninin, DEVA, Gelecek Partisi, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi seçmeni olarak yoluna devam edeceğini söylemek mümkün.
Blok olarak MSP’nin RP’ye; RP’nin FP’ye, FP’nin AKP’ye devrettiği bir seçmen kitlesi olmayacak 14 Mayıs’tan sonra. Aynı şekilde, Demokrat Parti’nin Adalet Partisi’ne; AP’nin DYP ve ANAP’a devrettiği blok bir merkez sağ seçmen de yok artık 14 Mayıs’tan sonra.

Özetle, AKP’nin 35-40 puanlık oyu merkez sağ partilerle kendisini muhafazakâr demokrat olarak niteleyen partiler arasında paylaşılacak. İYİ Parti, DEVA, SP, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti yani, Millet İttifakı’nı oluşturan ‘’5’li’’ AKP sonrası döneme hazırlıyor kendisini.

Tam da bu nedenle, 14 Mayıs sonrasında CHP;’nin şu an ortağı olan ve hatta kendi listeleriyle TBMM’ye Cumhurbaşkanlığı’na taşıyacağı kadrolar, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de rakibi olacaklar. İşte bu nedenle siyasetin sağ yelpazesini ‘’tek parti’’ olarak değil, parçalı/bölüklü partiler olarak tutmak CHP’nin 2025 sonrasındaki iktidarının devamı için ‘’akıllıca’’
İYİ Parti’nin masadan kalkıp geri dönmesiyle oyunu yüzde 15’te sabitlemesi iyi oldu yani CHP’nin 2025 sonrası için. Babacan ve Davutoğlu’nun da iki ayrı parti liderliği sürdürmesi de! Saadet Partisi ve Demokrat Parti de zaten ‘’klasik’’ bir geleneğin devamı olarak devam edecek anlaşılan yakın gelecekte!
Yani, Millet İttifakı, ‘’Post AKP’’ ile CHP’nin rekabeti ile ülkenin geleceğini dizayn edecek. Önce, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, temel hak ve özgürlükler ve bağımsız ekonomi yönetimini yeniden inşa edecekler, ardından 2’li-3’lü koalisyon hükümetleri olarak devam edecekler gibi duruyor.

13. Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu, 2018 yılından beri sürdüğü bu stratejik adımlarını 14 Mayıs’tan sonra da atmaya devam edecek. yüzde 5 civarından oy alacak 3-4 partiye kendi listesinden 70-75 kişilik kontenjan ayırması da ‘’Post AKP’’ dönemine bir hazırlık bence. Yani, Kılıçdaroğlu yaklaşık 5 yıldır, ülkenin 10 yıl sonrasını planlayan güçlü ve akılcı adımlar attı! Yürümeye de devam edecek bu yolda!
‘’Kılıçdaroğlu’nda liderlik vasfı yok’’ diyen varsa hala aranızda, dönüp bu yazıyı baştan okuyabilir!
14 Mayıs’ı bayram edeceğimiz günlere çok az kaldı. Kendisinin adaylığını açıklarken söylediği sözlerle bitirelim: Aday ben değilim, aday hepimiziz. Söylemiştim başlıyoruz diye, sevgili halkım, başlıyoruz…