NAé Sao Paulo yasadışı trafik olarak ülkemize sokulmak isteniyor!

Elbette Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’ nın “Gemi Türkiye karasularına sokulmayacak...” sözlerine inanmadık. Tehlikeli Atık Envanterinin sorunlu olduğu ve bunun için de karasularımıza giremeyeceğini söylüyordu sevmediğim Bakan.

Bu ne demekti?

NAé Sao Paulo için ikinci bir Tehlikeli Atık Envanteri çalışması yapılır da uygun rapor alınırsa gemi sökülmek için Türkiye’ ye Aliağa’ ya gelebilir...

Zaten SÖK şirketi de Aliağa’ da geminin söküleceği alanı düzenleme çalışmalarına hız vermiş durumda.

Brezilya’da mahkeme, bağlı bulunduğu limandan ayrılamayacağı ve Brezilya karasuları dışına çıkamayacağı kararını veriyor. Ama sökümcü korsanlar gemiyi kaçırıyorlar!

NAé Sao Paulo Basel Konvansiyonu’na, İzmir Protokolü’ ne, Barcelona Sözleşmesi’ne göre yasadışı trafiktir!

Türkiye Cumhuriyeti bu anlaşmaları ve sözleşmeleri imzalamış ve TBMM’de kabul etmiştir. Yani Anayasa’mızdan bile önde gelen hukuksal, yasal metinlerdir!

Ancak, Anayasa’mızı uygulayan, dikkate alan var mıdır? Ana muhalefet partisinin Genel Başkanı bile “Anayasa’ ya aykırı olduğunu bile bile oy vereceklerini” pervasızca söyleyebilmektedir.

Ülke, evrensel hukuk kuralları, Uluslararası Anlaşmalar, Anayasa, yasalar ve diğer yazılı hukuksal metinlerle yönetilmiyorsa sonu gelmiş bir devlet var demektir!

Devlete kimler egemen? Hangi sınıfların uzlaştığı örgütlülük tarafından yönetiliyoruz? Devlet aygıtı kimlerin çıkarına kullanılıyor ve hizmet ediyor?

NAé Sao Paulo’ nun yasadışı trafik olduğunu bilmeyen yok. Devlet de biliyor gemi sökümcüler de...

Düşük fiyata aldılar. Çok kârlı bir söküm işi. Engellemeler, geciktirmeler bu büyük kârın yanında ufak maliyetlere neden olur o kadar.

OTOPAN Gemisini hatırlıyorsunuzdur. Asbesti abartıla abartıla diğer tehlikeli maddeler perdelendi. OTOPAN Gitti Hollanda’ da söktürdü asbestlerini ve diğer tehlikeli atıklarıyla Aliağa’ ya söküme getirildi.

NAé Sao Paulo da böyle yapılmak isteniyor!

Sorun sadece tehlikeli atıklar değildir! Ülkemiz ekonomisi mafyatik yöntemlerle ayakta tutulmaya çalışılıyor. Nükleer başta olmak üzere tüm tehlikeli atıkların çöplüğü olunması tercih ediliyor. Bundan paralar kazanıyorlar.

Çok güçlü siyasal pozisyonların destekleri ve iş birlikleri olmadan gerçekleşemez bu. Egemenler kendilerini ülkenin sahibi zannediyorlar.

Halkın yoksulluğu, işsizliği egemenlerin bilinçli tercihleriyledir. Bunun için geminin getirilişini destekleyen ilânlarında ekmek vermekten, istihdam sağlamaktan söz ediyorlar. Oysa tam tersi politikaları uyguladılar ve uyguluyorlar. Özelleştirmelerin sonuçlarında yaşıyoruz bunları.

Kendi egemenlikleri, çıkarları için ülkemizi ve ekolojik tüm değerlerimizi peşkeş çekiyorlar. Yaşamlarımızı satıyorlar, yaşam alanlarımızı sermayelerine katıyorlar.

Ölümcül yöntemlerle gemi sökümü de bu kârlı ve kirli sektörlerindendir. Gemiler sadece havuzlarda ve devlet kurumlarınca sökülmelidir. Gemi Söküm Yönetmeliği derhal yenilenmelidir. Barolar, mühendis odaları, tabip odaları, üniversiteler gibi gönüllü ve en örgütlü ekoloji örgütlerine denetim ve gözlem yetkisi verilmelidir.

Bir sözüm de belediyelere olsun: Gemideki asbeste bu kadar kahramanca ve popülistçe karşı çıkıyorsunuz. Ancak, kentsel dönüşüm ve başkaca nedenlerle yıkılan binalarda neden uyduruk ve sözüm ona yetkili firmaların raporlarına itibar ediyorsunuz?

Mersin Belediyesi ASUD ile asbest meselesini yaptığı çalışmayla ciddiye aldığını belli etti. Diğer belediyeler neredeler? İzmir’de bir hava ölçümü yapın da görün soluduğumuz asbest miktarını!

Özcesi, merkezi egemenler ekolojik pazarlama ve yıkımla, yerel egemenler ise boş kahramanlıklarla meşguller.

İş yine senin bilinçli ve örgütlü direnişine kaldı ey halk!

NAé Sao Paulo mücadelesi farklılıkların ve tüm tarafların bir araya gelmeleri durumunda neler başarabileceklerini gösterdi.

Direnişe devam! İşi tamam etmek gerek. Görsün dünya da ülkemizin çöplük olmadığını!