Cumhuriyetimizim kuruluşunun 102. yılını kutladık. Bu kutlama bir günlük gibi gözüküyor ama değil. Cumhuriyet bir yaşam biçimi, her gün, her yıl, ebediyete kadar sürecek bir kazanım. Bağımsız Türkiye’de bireylerin fikri ve vicdanı hür olarak yaşamalarına olanak sağlayan bir sistem.

Cumhuriyet’e karşı olanlar var mı? Tabii ki kuruluşundan beri var. İngiliz ajanları Şeyh Said, Said-i Nursi başta olmak üzere 102 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamaya yok etmeye çalışan kişiler ellerinden geleni yapmaya çalıştılar, çalışıyorlar. Cumhuriyet’in ilk yıllarında İngiliz destekli isyan çıkaranlar tasfiye edildi Daha sonra ayrılıkçılar ortaya çıktı. Ülkenin güney doğusunda bağımsız bir devlet kurmaya çalıştılar. Arkalarında yine İngilizlerin ve Amerikalıların olduğu ortaya çıktı. Lozan’a karşı çıkan ayrılıkçı terörist Öcalan 50 yıldır Cumhuriyet karşıtlığının da “önderi”. Bu görevi Fethullah Gülen’den aldı. Türkiye’de paralel devlet yapılanması kuran, yurt dışında birçok ülkede okul açarak Amerikan ajanı yetiştiren Fethullah Gülen’in ipliği pazara çıkınca, Öcalan geldi o ABD’ye gitti orada öldü.

Yazmaya kalksak yüzlerce sayfa olur. Avrupa Birliği’nin bazı aydınlarımızı “maaşa” bağlaması, öğrenci yurtlarında teokratik eğitimlerin verilmesi, sahte diplomalarla bazı kişilerin kamu görevine atanması, imzasız ihbar mektuplarıyla ve teröristlerin gizli tanıklıklarıyla eski genel kurmay başkanları, kuvvet komutanları, rektörler, doktorlar, üniversite kurucularının gözaltına alınıp tutuklanması ve davaların yıllarca sürdürülmesiyle “devlet baskısının” yaygınlaştırılması ve daha neler neler…

Cumhuriyet’in özgürlük ortamını baskı rejimine döndürmek isteyenlere karşı direnç gösterildi. Bu direnç sürüyor ve sürecek. 50 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını katleden terör grubunun kurucusunu “kurucu önder” diye tanıtan parti liderleri ve yandaşları var. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü kurucu olarak kabul etmeyen, Cumhuriyetimizi inkar edenler de var. Altı yaşındaki çocukların jimnastik gösterisini “cinsel duygulara” atfen yasaklayan yöneticiler var. Muhtemelen bu kişilerin bir kısmı 6 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesi caizdir diye “sapıklardan” da olabilir.

Cumhuriyet bir yaşam biçimi. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e karşı olan üst düzey yöneticiler olacaktır, ancak varlığımızı sürdürecek olan ve Türkiye Cumhuriyetimizi sonsuza dek taşıyacak olanlar da gençlerimizdir.

Ülkemizdeki etik değerleri teokratik eğitimle, tarikatçı örgütlemelerle bozmak isteyenlere karşı dik duruş Mustafa Kemal’in mesajlarındadır. İstiklal Marşı’mızda, 10.Yıl Marşı’nda, İzmir Marşı’ndadır. Halkımızın her dinleyişinde göğsünü kabartan marşlar gelecek için umudumuzu canlandırırken, direncimizi de arttırıyor.

Atatürk 1927 yılında gençliğe şöyle dedi: … memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Gençlerimizin kendilerine emanet edilen Cumhuriyetimize sahip çıkacağından kuşkusu olan varsa, mutlaka haindir.