23 Eylül… Ekinoks… Güneş, terazinin hassas dilinden geçti ve bize adilce pay etti gündüzle geceyi.
Yazın kapısını kapattık ardımızdan.
O hoyrat yaz ışığı ki, gözlerimi kamaştırır, beni saklanacak gölge arayışına sokar.
Saldırgan sıcaklar ki, enerjimi çalar, hareketlerimi ağırlaştırır.
Şimdi hepsi, yerini yumuşacık bir esintiye, sakin ve derin bir ışığa, canım sonbahara bıraktı.
İnsan, doğanın bir parçası değil mi?
Onun değişimi, bizim iç iklimimizi de kaçınılmaz olarak dönüştürüyor.
Yaz, dışadönük bir sevgili gibiydi.
Bizi sürekli sokağa, sahile, kalabalığın ortasına çağırır.
Güler, coşar, anı yaşatır.
Sonbahar ise, sessizce yanına oturan, elini omzuna koyup pencereden yağmuru izlemeye davet eden bir dost gibi.
İçimize, o ıssız ve kişisel bahçemize doğru bir yolculuğa çıkarır bizi.
***
Davranışlarımız da bu çağrıya kulak verir.
Yazın koşturmacası yerine bir yavaşlama, bir derinleşme alır.
Sokak kafelerindeki gürültülü sohbetler, evin kuytu bir köşesinde, battaniye altında okunan bir kitabın sessiz huzuruna dönüşür.
İnsanlar daha çok düşünür, daha çok hissedermiş gibi gelir bana.
Belki de havanın erken kararması, bize kendi iç dünyamızla baş başa kalacağımız zamanı hediye eder.
Bir fincan sıcak çayın buğusunda, geçmiş canlanır, geleceğe dair hayaller kurulur.
Bu mevsim, melankoli ile huzurun en güzel harmanlandığı andır.
***
Aşk bile başka türlüdür sonbaharda.
Yaz aşkları anlık, tutkulu, güneş yanığı gibidir.
Sonbahar aşkı ise; iki ceket kolunun birbirine değdiği, ıslak kaldırımlarda aynı şemsiyenin altında yürümenin verdiği samimi yakınlık, paylaşılan sessizliklerin konuşulandan daha kıymetli olduğu bir derinliktir.
İlişkiler, yazın eğlencesinden sıyrılıp, daha sıcak, daha korunaklı bir mahremiyete bürünür.
İnsan, sıcak bir el tutuşunun, soğuk havada nasıl da bir sığınak olduğunu anlar.
***
Doğa nasıl yapraklarını döküyorsa, biz de bir yandan dökeriz gereksiz hırslarımızı, yüklerimizi.
Sonbahar, bir arınma, bir toparlanma vaktidir.
Rengârenk yapraklar gibi, biz de içimizdeki renkleri keşfederiz belki…
Hüznü de, umudu da, özlemi de daha bir içten yaşarız.
Bu, bir kayıp değil, bir kazançtır aslında.
Çıplak dallar, aslında bahara hazırlanmanın dinginliği içindedir.
Tıpkı bizim, içimize çekilip, kendimizi beslediğimiz gibi.
Hava serin, yapraklar sarı, ama yürekler her mevsimden daha sıcak olabilir işte.
Sonbahar, bize bunu fısıldar: Yavaşla. Derinleş. Sev. Hisset.
Ve unutma ki, en güzel ısınma, bir insanın kalbinde olur.
Hoş geldin, canım sonbahar, hoş geldin ruhumuzun en romantik haline…