Son seçimden sonra eski Twitter yeni X’te geçirdiğim süre günlük birkaç dakikayı geçmiyor.

Değiştiremeyeceğim şeyler için kalan ömrümü saçımı başımı yolmakla, birilerine laf anlatmakla geçirmemeye karar verdim çünkü.
Aslında karar da değil... Canım istemiyor.
Canım sadece beni yormayan, güleryüzlü, iyi kalpli, iyi niyetli, neşe huzur kovalayan insanlarla vakit geçirmek istiyor. Ben de canımı kırmıyorum, dediğini yapıyorum.
***
Yaşadığım kasabanın iklimi izin veriyor bol bol yüzüyorum mesela... Hayvan gibi güneşlenip D vitamini depoluyorum.
Havadan sudan konuşmak...
Makara yapmak...
Bütçe elverdiğince güzel yemek, içmek...
Tek yaptığım bu üçlü kombinasyon etrafında dönüp durmak.
***
Artık dert de dinleyemiyorum. Kimsenin derdine çözüm üretmek ya da bizzat çözümün kendisi olmak falan da istemiyorum.
Eskisi gibi değilim yani.
Hele hastalık, ölüm haberi vs. hiç kaldıramıyorum.
Kendimi korumaya aldım sanırım.
Kontak kapattım, akıntıda salınıyorum.
İçimdeki depolama alanında üzüntü, öfke, gam keder bölümü tıka basa dolduysa demek!
Ben şimdi huzur ve neşe bölümünü doldurmaya meylettim.
Bunlar gerçekten öyle karar verdim bundan sonra böyle demekle olmuyor.
Doğal olarak gelişiyor.
Tahammülüm kalmamış hayal kırıklıklarına, üzülmeye, endişelenmeye...
Aman zaten hangi birine!
***
Derken... Hamas’ın İsrail’de sivillere yönelik saldırısı ardından İsrail’in aynı vahşilikle cevabı...
Bakmayacağım ilgilenmeyeceğim diyorum ama önümüze düşen görüntüler o kadar korkunç ki...
Daha korkuncu olan ise ahmak oğlu ahmak savaş çığırtkanları...
Kendi ülkesindeki savaştan kaçıp benim ülkemde kadın taciz eden korkaklar gösteriler düzenliyor, savaş çığlıkları atıyor.
Onlara destek veren kendi vatandaşlarımla birlikte.
Savaşa sevinen, destek veren yamyamlar onlar...
Bu savaşın ilk saldırısıyla birlikte işin içinde bir tuhaflık olduğunu anlamak için siyasi deha olmaya lüzum yok.
Homeland, Fauda gibi birkaç dizi izleyen herhangi bir sivilin bile fark edeceği akıl almaz bir durum yaşanıyor.
Her şey o derece apaçık ortada yani.
Savaşa hele ki sivil katliamına sevinip salya akıtarak tepinen kim varsa tipine sürülecek aklı yoktur.
O namluların ucu bir gün gelir sana döner be cahil be akılsız!

***
Yeni bir yıla girerken kutlama yapmak günahtır diyenler, kadın, çoluk çocuk, genç yaşlı cesetlerini görünce arsız bir şehvetle eğleniyor.
Müzik, dans gibi eğlencenin en masumuna cehenneme giriş bileti kesenler ölü bedenlerin sırtında cennete gireceğini zannediyor.
***
Kısacası bu dünya artık bize küçük şeylerle mutlu olmayı bile çok görüyor.
Dünyayı yöneten sivri dişli ucubeler “sana huzur yok insanoğlu” diyor.
Kendini sakın güvende hissetme.
Bazen füzeyle bazen biyolojik silahla, susuzluk ve açlık tehlikesiyle her an ensendeyiz.
Yok sana barış...
Yok sana bolluk, bereket, sağlık, kardeşçe yaşam...
Sen ne kadar bunlara erişmek için bireysel çaba harcarsan harca...
Biz belamızı arıyoruz.
Bize inanan zebanilerle seni istesen de istemesen de ateşe doğru sürüklüyoruz.
***
Ve daha dur...
Yeni başlıyoruz!