Balıkesir’in Erdek ilçesinde denize girdikleri için şikayet edilen kazlar, kapatıldıkları kafesin cehennem sıcağında can verdiler.

Balıkesir’in Erdek ilçesinde denize girdikleri için şikayet edilen kazlar, kapatıldıkları kafesin cehennem sıcağında can verdiler.
Koca, beyaz popolarını sallaya sallaya, kimseye zarar vermeden kendi halinde yaşayıp giden güzelim kazlar.
Sadece en sevdikleri şeyi yaptıkları, yani yüzdükleri için ölüme yollandılar.
Bir kafes içinde sıcaktan delirerek öldüler.

***

İzmir’de ise Ares adlı köpek, mutlu mesut yaşadığı sahilden alınıp barınağa götürüldü.

Onun da suçu büyüktü; Denize girip yüzüyordu!

Affedilecek bir yanı yoktu.

Hemen şikayet edildi çünkü kendini dünyanın tek sahibi zanneden ahmaklar onun denize girmesinden rahatsız olmuştu.
Barınağa gönderilen Ares, orada kaptığı virüsle hayatını kaybetti.

Ölüm kamplarından farksız bir barınakta kanlı ishale yakalandı. Acılar içinde kıvrana kıvrana can erdi.
***

Peki, bu trajedilerin ardında yatan gerçek ne?

Çünkü insan, kendini doğanın efendisi sanıyor.

Denizler, ormanlar, kumsallar yalnızca onun keyfi için varmış gibi davranıyor.

Bir kazın serinlemek için suya girmesi, bir köpeğin kıyıda koşturması bile tahammül edilemez bir “rahatsızlık” haline geliyor.

Oysa bu gezegen sadece insanın değil, tüm canlıların ortak yuvası.

Bu vakalar, insanın doğayla kurduğu ilişkinin ne kadar bozulduğunu da gösteriyor.

Bir kaz sürüsünün denize girmesi kimin hayatını engeller ki?

Bir köpeğin sahilde koşması kime zarar verir?

Cevap basit: Kimseye!

Ancak insan, kibrinden ötürü diğer canlıların yaşam alanlarını bile kendisine çok görüyor.
Hayvanların özgürlüğünü kısıtlamak, onları hapsetmek, sıcakta ölüme terk etmek ya da barınaklarda virüse kurban vermek…

Bunlar “medeniyet” değil, zalimliktir.

Üstelik bu zulüm, çoğu zaman yasalarla değil, sıradan insanların “rahatsız oldum” şikayetleriyle başlıyor.

***

Dünya, insanın tekelinde değil. Denizler, kuşların, balıkların, köpeklerin de hakkı.

Bir canlının suya dokunması, kumda koşması, güneşin tadını çıkarması engellenemez. Eğer bir hayvan bize “zarar vermiyorsa”, onun sadece yaşam hakkına değil mutluluğuna da saygı duymak zorundayız.

Ares’e ve Erdek’in kazlarına yapılan, doğanın çığlığıdır.

Bu çığlığı duymazsak, giderek daha çok can ölecek, daha çok yaşam alanı yok edilecek.

İnsanlık, paylaşmayı öğrenmek zorunda.

Yoksa bu kibir, hepimizi boğacak.