İMF’SİZ İMF PROGRAMI…
Ekonomik krizden çıkış için “İMF’siz İMF programı” uygulanıyor.
Daha açık bir anlatımla adı konmamış bir “yerli İMF Reçetesi” uygulamada.  
Denilebilir ki; ekonomik krizin sorumluluğu emekçi ve yoksul kesime yükleniyor.
Bu “acı reçete”nin faturası, yurttaşlara çıkıyor.
Yürürlüğe giren ağır vergi ve zam yağmuru; yoksulları vurdu.
Hükümet, zam ve vergi artışıyla kaşıkla verdiğini kepçeyle alma yolunu seçti.
Bir yandan beslenme ve barınma krizini iliklerimize kadar hissederken diğer yandan da; “YERLİ İMF REÇETESİ”, hayatı çekilmez hale getirdi.
Bugüne kadar ülkemizde araba ve konut sahibi olmak neredeyse olanaksızken bu kez de, telefon sahibi olmak hayal oldu.
Bu arada; Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek’in uyguladığı ekonomi politikası, 3 temel sütun üzerine oturuyor; MALİ DİSİPLİN, ENFLASYONUN TEK HANEYE İNDİRİLMESİ VE YAPISAL REFORMLAR .
Bu politikanın esası; sıkı para politikası ve ekonominin soğutulması (daralması) cari  açığın azaltılması ile vergilerde artıştır.
Daralma ve mali disiplinin anlamı da; KEMER SIKMA’dır.
Öte yandan; aynı zamanda Avrupa Birliği’nin de kriteri olan MAAST RİCHT kriterinde bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 3 iken, bizim ekonomide bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 9’u buldu. Bütçe açığı tablosu, sürdürülebilir değildir.
KAŞIKLA VER MAAŞI, KEPÇEYLE AL VERGİYİ
Zamlara ve vergi artışına karşı halk, savunmasız kaldı.
Seçim sonrası vergi ve zam ekonomisi, halkı silindir gibi eziyor.
Kontrolsüz zamların ve vergi artışının oluşturduğu Türkiye’de, derin yoksulluk; geniş toplum kesimlerine yaşamı dar ediyor.
EN ADALETSİZ VERGİ; DOLAYLI VERGİLERDİR
Vergilerin üçte ikisini (KDV, ÖTV, MTV) dolaylı vergiler oluşturuyor.
Bu vergiler; zengini etkilemez, fakiri daha fakir yapar.
Dolaylı vergiler; kazanca göre değil; zenginin de, fakirin de kullandığı ete, süte, ekmeğe, yoğurda, yumurtaya, meyveye, sebzeye, sabuna, şampuana, temizlik malzemesine, tuvalet kağıdına, ilaca, çocuk bezine, ulaşıma ve neredeyse yaşamın her alanında kullanılan ürüne, hizmete getirilen zamdır.
Bu nedenle; bu vergi türü en büyük adaletsizlik nedenidir.
Oysa; vergi artırılacaksa, kazanca göre ve bilanço üzerinden GELİR VERGİSİ, SERVET VERGİSİ olarak artırılsın.
Bu arada; dolaylı vergilerdeki artış, şimdiden maaşlara yapılan “yetersiz” artışları eritti, sildi-süpürdü.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “yeni vergi zamlarıyla halktan Bir Trilyon TL vergi toplanacağını” açıkladı.
Emekliler “açlık sınırı”nda yaşam mücadelesi veriyorlar.
Karşı karşıya kaldığımız tablo; ekonominin giderek ağırlaşan yükünün işçi, emekli ve dar gelirlinin omuzlarına yüklendiği tablodur.

BAZI KALEMLERDEKİ ARTIŞ

Akaryakıtta KDV, yüzde 18’den yüzde 20’ye çıkarıldı.
ÖTV artışı ile bir günde benzinin ve motorinin litresine altı lira, LPG’ye de beş lira zam yapıldı. Böylece benzinin litresi 34, motorinin litresi 33 TL’yi aştı. Akaryakıta yapılan yüksek orandaki bu zam; üretken zamdır, A’dan Z’ye tüm mal ve hizmetlerin fiyatını artırır.
Motorlu Taşıt Vergisi’ne (MTV) hem zam geldi, hem de bu yıl 2 kez ödenecek…
İlaçta KDV yüzde 10’a çıkarıldı…
Yurt dışından getirilen telefonların 6.09 TL olan kayıt ücreti 20 bin TL’ye yükseltildi…
Şans oyunlarında alınan vergi yüzde 10’dan 20’ye, at yarışlarından alınan vergi de yüzde 7’den yüzde 17’ye çıkarıldı.
10 yıllık pasaport harcı 3 bin 796 TL’den 5 bin 444 TL’ye yükseltildi.
Pasaport, noter, vize harçları yüzde 50 artırıldı…
Tüketici kredilerinde banka, sigorta muameleleri vergisi yüzde 10’dan yüzde 15’e yükseltildi.
Diyebiliriz ki; zam yağmuruna tutulduk, iğneden ipliğe her şey zamlandı.
Ekonomik krizin yükü; halkın sırtına bindi.
Sonuç olarak: Yüksek enflasyon ve dolaylı vergi, en büyük adaletsizlik nedenidir.