Ekonomik refah demokrasiden geçer. Demokrasi ile büyüme ve ekonomik refah arasında güçlü bir pozitif ilişki var.
Demokrasi üzerindeki tartışmanın yoğunlaşması ve giderek demokrasiden ‘’UZAKLAŞMA’’nın faturası ‘’AĞIR’’ oluyor. Demokrasinin ‘’KALİTE’’si düşen ülkelerde kişi başı milli gelir yüzde 20 azalıyor.
Denilebilir ki; ekonomik refahın kaynağı, ‘’NİTELİKLİ DEMOKRASİ’’dir. Bu arada; ülkemizde yaşanan ‘’ÇOK BOYUTLU’’ ekonomik kriz ve demokrasideki ‘’GERİLEME’’; geleceğe dönük ‘’BELİRSİZLİK’’ hissini artırırken demokrasi ve kalkınma arasındaki ilişkiyi de yeniden gündeme taşıdı. Uzun süreleri kapsayan verilere dayanan araştırmalar, demokratikleşen ülkelerde kişi başına düşen milli gelirin ‘’anlamlı’’ ölçüde arttığını gösteriyor.
Nobel ödülüne sahip PROF. DR. DARON ACEMOĞLU; Bilgi Üniversitesi’ndeki sunumunda, ‘’Bir ülke demokrasiye geçtiğinde diğer OTORİTER rejimlere kıyasla daha hızlı büyüyor. Bu sürecin sonunda ise o ülke yaklaşık yüzde 15 ile yüzde 20 daha zengin hale geliyor. Demokrasiye sırt çeviren ülkelerde ise kişi başına düşen milli gelir yaklaşık yüzde 20 oranında azalıyor‘’ şeklinde konuştu.
PROF. DR. DARON ACEMOĞLU sunumunda ayrıca, ‘’Türkiye’de seçimler ve parlamenter yapı bulunsa da medya bağımsızlığının ve muhalefet imkanlarının zayıflamasıyla DEMOKRATİK KALİTE önemli ölçüde zarar gördü’’ dedi. Öte yandan; demokrasi ve özgürlükler üzerindeki ‘’KAYGI VE KUŞKULAR’’ arttıkça, uygulanan ekonomi programına halkın güveni de giderek ‘’AZALIYOR’’. Daha başka bir anlatımla; vatandaş, enflasyon ve ekonomideki uygulamalar konusunda ‘’KARAMSAR’’. Hükümet, halkı ‘’İKNA’’ edemiyor.
Doğurganlık azalıyor, nüfusumuz yaşlanıyor
Gençler ekonomik problemlerin çözüleceğine inanmıyor. Gençler, umutsuz ve mutsuz. Bu durum da gençlerde içe kapanmayı ve ümitsizliği beraberinde getiriyor. Gençlerin yüzde 27’si ne eğitimde ne de işte.
İş bulmaktan umudunu kesen, iş aramayan, ailesinin yanında yaşayan ‘’EV GENCİ’’ dediğimiz bir toplum kesimi oluştu. Öte yandan; işte olan gençler de ekonomik zorluklar nedeniyle evlenemiyor, evli olanlar da çocuk istemiyor. Böylece; doğurganlık azalıyor, nüfusumuz yaşlanıyor.
Diyebiliriz ki; gelişmiş ülkelerde zengin olan, zenginleşen, ama; yaşlanan bir nüfus, Türkiye’ de ise zengin olmadan, zenginleşmeden yaşlanan nüfus var.
Böylece; Türkiye’de nüfus hem yoksullaşıyor, hem de yaşlanıyor. Bu tablo; sağlıklı, dinamik bir toplum yapısı olmaktan uzaklaştığımızı gösteriyor ve sürdürülebilir bir tablo değildir.
SONUÇ OLARAK:
Ekonomik refahın yolu demokrasi ve özgürlüklerden geçer.
Yoksul ve yaşlı bir toplum yapısı, sürdürülebilir değil.