Züccaciye dükkanına giren fil misali, kuralsız, sorgusuz sualsiz her şeyin alt üst edildiği, kırıp döküldüğü, bitip tükendiği bir süreçten geçiyoruz.

Ekonomi batmış, işsizlik, yoksulluk hatta açlık toplumu esir almış; yargı bitmiş, adalet sıfırlanmış, milli eğitim orta çağ zihniyetine dönmüş… Ülke gerçekten zorda, geleceği öngöremiyoruz nereye savrulduğumuzu anlayamıyoruz.

Ama bu gerçekleri yazan, söyleyen, halkın yanında ve yakınında duran gazeteciler iktidar için ‘baş düşman’…Hele toplum üzerinde etkinliği, ses getiren yayıncılığı varsa; hemen ‘düşman hukuku’ devreye giriyor ve son olarak Fatih Altaylı örneğinde olduğu gibi gazeteciler tutsak edilip susturuluyor. Altaylı bu iktidar döneminin zulmünden, adaletsizliğinden payını alan ilk gazeteci değil, muhtemelen son da olmayacak.

Bir kamuoyu anketini yorumlarken, Osmanlı döneminden verdiği örnekle Türk halkının ferasetini anlatmak, iktidar için ‘Cumhurbaşkanını tehdit’ suçu oluşturabiliyor!.. Nasıl oluyor diye sormayın; hani o fıkradaki, ‘havada bulut var’ diyen birine adamın ‘vay sen bana ördek dedin’ diyerek olay çıkarması gibi artık niyet okumanın ötesi örnekler yaşıyoruz.
Anlamadığım, birinin başkasını tehdit etmesi için elinde bir yaptırım gücü olması gerekmez mi? Bir gazetecinin elinde hangi yaptırım gücü var da, devletin tüm gücüne, imkanlarına sahip cumhurbaşkanını tehdit edebilsin? Ne var ki, içinde küfür, hakaret aşağılama olmayan konuşma ve yazılar eğer muhalif bir içerik taşıyorsa, rahatlıkla ‘suç veya tehdit ‘ olabiliyor. ‘Dokunan yanar’ dönemi aynen devam yani!...

Gerçekleri dile getirmeye çalışan, halkın nezdinde ‘tercih edilir’ duruma gelen parti ve siyasetçiler için de aynı durum geçerli. Mümkünse muhalefet partisine dahi çökme hesapları yap, halkın teveccüh gösterdiği siyasetçileri hapse at, ‘tutuksuz yargılama’ ilkesini hiçe say, belediyelere çök!.. Çökemediğin yerde paralarını kes nefes alamaz hizmet yapamaz hale getir…

Hepsi neden?.. İktidarlarını sürdürmek, koltuklarını korumak için. Ayağının altındaki taşları temizle, yoluna çıkanı ezip geç, bunun için de yargıyı aparat haline getir.
İti uğursuzu kriminal tipleri afla hapisten çıkar ki, muhaliflere yer açılsın; dışarı saldığın yeni suçlara bulaşmış insanların canı yanmış kimin umurumda? İşte İzban’da öldürülen güvenlik görevlisi; Kurban bayramında salıverilen bir suç makinasının ‘icraatı’.. Sokakta orda burda her an bir suç makinasına rastlamak içten değil.

Baskıcı rejimlerde, muhalif olmak ateşten gömlektir; yargı, hak hukuk adalet rejime hizmet ediyorsa gözünün üzerinde kaşın var diyene hapis yolu görünür. Ama her şey sandık milletin önüne gelinceye kadardır; sandıkta gereği yapılır…