“Bugün Avrupa ülkeleri hala huzur içinde yaşıyor olmalarını, Türkiye’nin 4 milyon sığınmacıyı kendi topraklarında misafir etmesine borçludur”

Bu sözün sahibi AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan. AKP Gençlik Kolları, Erdoğan’ın 3 Mayıs 2019‘daki bir ödül töreninde yaptığı konuşmadan bir bölümü sosyal medyada paylaşmış: CHP Gençlik Kolları da bu paylaşımı Kayseri olaylarının hemen ertesinde gündeme taşıdı.

4 milyon sığınmacı Avrupa’yı huzur içinde yaşatıyor ama bu sığınmacıları Türkiye’de tutması için Avrupa Birliği Türkiye’ye para veriyor. Bir ara para sözü verip havale yapmadıkları için Yunan sınırına, Meriç nehrine otobüslerle sığınmacı taşıdılar. Para geldi, sığınmacılar geri çekildi. Halk TV’deki programında Turan Çömez mülteciler için “ajan mülteciler” sıfatını kullandı. Bu tanım, zaman zaman seçilmiş mültecilerin özel olaylarda kullanıldığını ortaya koyuyor.

Türkiye 4 milyon mülteciyi ülkemizde misafir ediyormuş. Peki misafir misafirliğini yapıyor mu?

Tabii ki hayır. Milyonlarca mülteciye on milyonlarca ücretsiz hastane bakımı, ücretsiz tedavi, ilaç sağlanmasına karşı bu kişiler Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uyuyor ve göreneklerine saygı gösteriyorlar mı? Sığınmacıların bir kısmının bu beklentinin veya zorunluluğun dışında hareket ettiğinin bir örneği Kayseri’deki olaylar. Hemen arkasında Suriye’de Türk Tırlarına ve askeri tesislerine yapılan saldırılar durumun ciddiyetini gösteriyor.

Erdoğan “Nefret söylemine, ırkçılığa, vandallığa boyun eğmeyeceğiz. Bayrağımıza uzanan mülevves elleri kırmasını bildiğimiz gibi, ülkemize sığınan mazlumlara uzanan elleri de kırmasını biliriz" dedi. Ama sadece söyledi.
Kayseri’de tepki gösteren halk ve genelde gençlik. Başka il ve ilçelerde de tepkiler medyada yer bulmaya başladı. Bu konuya dikkat etmek gerekmez mi?

Suriye’de Esat karşıtı gruplara silah sağlayan, eğiten, donatan Türk askerine taş atan, PTT’deki Türk bayrağını indiren, bazı kentlerde Türk bayraklarını yola serip yakan, Türk Tırlarına saldırıp yakanlar “bizim Suriyeliler”.

Erdoğan’ın ve Avrupa Birliği’nin şımarttığı Suriyeliler ülkemize sorun çıkartmaya devam edecek. Resmen 4 milyon, resmi olmayan rakamlara göre 10 milyon Suriyeli ülkede dilediği gibi yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nden göçmen kimliği ile hastanelerde randevuda öncelik alan, para vermeyen bu kişilere tepki gösterenlere kimsenin kızmaya hakkı yok. Hastaneden randevu alamayan, kanser gibi hastalıklarda ilacını parayla bile bulamayan, her reçete için ilaç yanında bir kısım para veren veya emekli ise maaşından kesilen vatandaş neden tepki göstermesin ki?

Bunu ırkçılık, faşistlik diye nitelemek yanlış. Bunun adı adaletsiz hizmet anlayışı.
Ayrıca, yakılan bayrağına, indirilen bayrağına eylemli tepki veremeyen aciz bir iktidardan söz ediyoruz.
CHP sözcüsü Deniz Yücel’in şu ifadesi anlamlı: “Sığınmacı sorunu artık bu ülkenin beka sorunudur. Kayseri’de başlayan ve diğer illerimize de sıçrayan vahim olayların sorumlusu iktidardır. Hatta ve hatta ülkemizde yaşanan sığınmacı sorunun baş sorumlusu bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.”

Yıllardır bu sorunu yazıyoruz. Bu soruna, BOP- Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeni senaryolara hazır olmalıyız.