“IKRA!” diyor. “Ama ben okuma bilmem ki…” oluyor yanıtı . İki kez daha “Oku!”, “Oku!..” Hep aynı yanıt: “Okumam yok ki!”  “Tabiat önünde açık bir kitap. Oku onu! ”dur son söz. Başlar okuma… Bu nedenledir daha basılmamış kitabın adının da IKRA olması!

Şair, yüreğinde taşır cennetini de cehennemini de. Hele destansa saklısı, sorma gitsin!.. Kasabalı, adını bilmediğimiz yüzünü görmediğimiz Destancı okumuş tabiatı: Nikel, asit, kükürt, su ve dünya ve dahi Mühendis Vedat… Düşürmüş yani yaşamın izdüşümünü bu Destancı.

 Engels’imiz de demiş zaten “insan toplumuyla doğanın birbirinden farklı olmadığını…” Destancı da bütünleştirmiş doğayı tastamam etmiş hiç eksiksiz;  doğa, insan, toplumuyula… İnsan ve doğa çığlığı birlikte; Mühendis Vedat ve Kasaba ve razakı bağları…

“ …

Yankılanıyordu sesi

Tüm Gediz Ovası’nda.

Yankılanıyordu yankılanmasına

Mühendis Vedat

Bağırıyordu bağırmasına

Ama kapı duvar Ankara!

Koymuştu kafasına sömürgenler

izleyerek Milne Hattı’nı yeniden

delecekti bağrını

soyacaktı Çaldağı’nı.

Gelmiştiler kazma kürek bu sefer

ve onlarca dozer!

Sökerek üç milyon çam gövdesini

bin ton kükürt günde

yakarak

ve daha da fazlasını!

Bir milyon

iki yüz bin ton yılda

sülfürik asit dökerek

ham cevher kümelerine

ve daha da fazlasını!

Bir milyon

altı yüz bin litre suyu

bir saatte

ve daha da fazlasını

emerek dünya dışı yaratıklar gibi!

Ve sonra çaldıkları gibi Çaldağı’nı

çekip gideceklerdi sırçadan köşklerine!

Ve bırakacaklardı giderken

yığınla ağır kalıntı

nikel kobalt ve asitten.

Ve binlerce ton cüruf

yüklenerek razakı üzüm bağlarına

hayıtlar üzerinden zengin Gediz’e

dolanacak kadar koca ekvatoru

bir buçuk metre eninde

ve üç metre yüksekliğinde!

Kalacaktı geride

yığınla hastalık ve kanser.

Abanacaktı Kasaba üzerinden

Salihli’ye

Ödemiş’e

Bayındır’a

Manisa’ya

İzmir’e

Ağır sülfür bulutları!

görünmeyecekti güneş bile bir katre!

Ya güneşsiz ne yapacaktı

Güneşin Oğulları?

…”

Ülkeleri sömürgeleştirilirken Güneşin Oğulları da köleleştirilmiş olmayacak mı?

O gidiş değil mi yaşatılanlar?

Bu sessizlik neden? Destancının çığlığına katılmayacak mı çığlıklarımız?

*Destancımız kızmaz umarım ele verdiğim için kendini. Kasabalı matbaacı Necdet Aracı’dır adı; saklar kendini, mahcuptur da…