Gönül'ün Cemal'i gitti... Evet, böyle başlıyor her şey. Sadece bir cümle.
Ama altında, bir ömrün hem coşkusu hem yıkıntısı var. "Evlilik" denen o uzun, bazen yorucu, bazen de insanı taşıdığı tepelere hayran bırakan yolculuğun son durağına varışı. Can yoldaşlığının, kelimelerin ifade edemeyeceği o derin bağın, ayrılışının hüznü.
***
O telefon görüşmeleri, her şeyi anlatıyor aslında. Hastanede Cemal Abi yatarken, Gönül Abla'nın telefonda çığlık çığlığa olan sesi...
O feryat, bir yıkımın, bir şeylerin elinden kayıp gittiğini hissedişin en insani, en çıplak haliydi.
Umudun, korkunun, "gitme" diye haykırışın sesiydi. Hayat, o an için acımasızca akıp gidiyordu ve Gönül Abla, onun önünde durmaya çalışan, çaresiz bir bendi.
Sonra... O mesaj. "Kaybettik."
Ve ardından gelen telefon. Aynı ses, ama bu sefer bir mezarlık sakinliğinde.
O feryat yerini, ruhu kemiren, için için yakan ürkütücü bir sükunete bırakmıştı.
İşte o ses, "artık iki kişi değiliz"in sesiydi.
Yalnız kalmanın, bir yarısı sökülüp alınmış bir bütün olmanın sessiz çığlığıydı.
O sakinlik, feryattan daha acıtandı.
Çünkü feryat, hala bir mücadele, hala bir umuttu. O sakinlik ise, nihai gerçeğin kabullenilişiydi.
***
Hayat arkadaşı olmak, herhalde tam olarak buydu.
Sadece güzel günlerde yan yana güneşlenmek değil, fırtınada aynı gemiyi tutmaya çalışmaktı.
Birinin acısını, kendi ciğerlerinde solumaktı.
Öyle ki, o kişi gittiğinde, sadece bir sevdiğini değil, kendi geçmişini, anılarını, "biz" olmayı, gelecek hayallerini de toprağa veriyorsun. Geriye, içi boşalmış bir "ben" kalıyor.
Ve zihnimde, sanki kaderin eliyle kurulmuş bir pikap, o eski 45'liği çalmaya başlıyor. Nağmeler, Gönül Abla'nın adeta ruh halinin notalara dökülmüş hali:
"Gözlerimde kanlı yaşlar... Hasretin bağrımda kışlar... Başa geldi olmaz işler... Bin bir dertle doldu Gönlüm."
Evet, Gönlümüz doldu.
Ayrılıkla, hasretle, yalnızlığın soğuk kışıyla.
Ama aynı zamanda, paylaşılan o koca bir ömürle, birbirine tutunan iki candan geriye kalan sıcaklıkla da doldu.
Cemal Abi gitti, ama arkasında, onunla "biz" olmuş, onunla gülmüş, onunla savaşmış, onunla bir ömür geçirmiş bir Gönül bıraktı.
Ve bu, hayat arkadaşlığının belki de en büyük övgüsüdür: Bir insanın, bir başka insanın hikayesinin ta kendisi olması.
Nurlarda uyusun, huzur bulsun.
Geride kalanlara ise, o sessiz çığlığın altında kalmamak için sabırlar diliyorum.