Sanki hiçbir şey olmamış gibi, binlerce canımızı, kültürümüzü, insanlarımızı ve değerlerimizi kaybetmemiş gibi yaşamaya başladı bir takım insanlar. Deprem haberlerinin arasında yavaş yavaş transfer haberleri, futbol haberleri ve anlamsız videolar düşmeye başladı. Peki neden?

Toplum olarak her yıl kadın cinayetleri, şehit haberleri ve felaketler ile yüzleşiyoruz. Her seferinde kader inanışının arkasına sığınıp tevekkülle geçiştirmeye çalışıyor bazılarımız. Geçiyor mu diye sordunuz mu hiç? Ya da unutuyor muyuz? Ben söyleyeyim her şeyi unutuyoruz. Pınar Gültekin’i dava zamanı, sel felaketlerini yine kendi tarihinde ve en önemlisi Rusların vurduğu askerlerimizi hatırlamıyoruz bile çünkü hatırlamamız istenmiyor. İstenmediği gibi bizim de hafızamızın çok güçlü olduğu söylenemez. Her bir felaket sonrası paylaştığımız görsellerin yıl dönümünde uygulamalarımız bizlere hatırlatıyor. Bak geçen sene bugün bunu paylaştın diye. Sonrasında biz tekrar hatırlayıp paylaşıyoruz ama sadece paylaşmak için çünkü acımız çoktan geçmiş oluyor. Bunu bize unutturmuş oluyorlar.

Son 5 senede yaşanan depremlerin ardından her yapılan açıklamanın kadere bağlanıp sonunda da yine inşaat sektörünün buraları bilmem kaç ayda ayağa kaldıracağı söyleniyor. Peki, buraları yıkan zaten inşaat sektörü değil mi?

İmar barışı adı altında yapılan kontrolsüz yapılaşmaya verilen izin, denetim firmalarının neredeyse her birinin bir inşaat firmasının ya alt firması ya da taşeronu konumunda olmasına verilen izin ve liyakatsiz yönetici ve mühendislerle yapılan depreme dayanıksız yapılara verilen izin, insanlarımızı öldürdü. 

Kader ama doğru, bunların hepsi kader. 

*Kontrol mekanizmasının onayından geçmesi de kader,

*Binalarına eksik demir ve çimento koyan adamın kararı da kader, 

*Buna ortak olan işçinin ses çıkarmaması kadar,

*Bunu görüp yine de yapıya oturma izni veren belediyenin kararı kader,

*İmar barışıyla o yapıların oturuma resmi olarak açılması kader,

Bu böyle uzar gider ama artık asıl gitmesi gereken başka uzunlar var…

***

Yaşanan tüm bu gelişmelere rağmen güzel haberler de alıyoruz. Önlemlerin artırılacağı, denetimsizliğin son bulacağı günler de yakın. Yüzlerce saatin ardından enkazdan sağ çıkan insanlarımızın mutluluğuna seviniyoruz. Onların mutluluk gözyaşlarına biz de ortak oluyoruz. Artık iyileşmeye ihtiyacımız var. Yaralarımızı sarmaya ihtiyacımız var. 

Unutmayalım kaybettiklerimizi, yaşadığımız acılardan ders almasını öğrenelim. Kadere bağlanan felaketleri önlemenin tek yolunun seçim olduğunu bilelim. Gerekeni yapıp hesabımızı ilk seçimde soralım. 

Sonrasına da kader mi karar verecek, biz mi yaşayıp görelim?