On binlerce yurttaşımızı yitirdiğimiz depremin ardından artık hepimizin istediği tek bir şey var; dersler alınsın, aynı acılar yaşanmasın… Peki, bu nasıl mümkün olabilir?

Eğer adalet yerini bulursa, sorumluluğu bulunan katiller (müteahhitler, yapı denetimciler, onay veren bürokratlar, siyasetçiler vs.) cezalarını çekerse ve ülkemizdeki cezasızlık kültürünü yok edecek bir irade ortaya konursa, aynı acıları yaşamayacağımız bir sistemi belki yaratabiliriz!

Elbette bunun için; hepimizin gözü önünde duran delillerin toplanma faaliyetinin güçlü biçimde yürütülmesi gerekiyor. Çünkü geçmiş dönemde beraat kararlarının verilmesinde delil yetersizliklerinin etkisi olduğu neredeyse tüm hukukçular tarafından dile getiriliyor.

Bu nedenle de adil bir yargılama yapılabilmesi için enkazlardan tüm beton, demir, toprak numunelerinin doğru şekilde alınıp korunması gerekiyor. Delillerin toplanması sorumlular için de önemli, nedenini yazının sonuna doğru okuyacaksınız…

***

Elbette konuyla ilgili HSK’ya ve Adalet Bakanlığı’na büyük görev düşüyor. Savcılar bölgeye gönderildi evet ama sayılarının yeterli olmadığı da biliniyor. Toplum sağlığı açısından enkazların bir an önce kaldırılması gerekirken bunun asla ama asla delil süreci tamamlanmadan yapılmaması da gerekiyor…

Çünkü bu binaların, resmî olarak denetimden geçtiği kabul edildiği için mevzuata uygun görülmesi ve sorumluların cezasız kalması mümkün hale gelebilir!

***

Güçlü bir delil toplama işleminin ya da adil yargılamaların yapılabilmesinin iradesi ortaya çıkar mı hiç emin değilim ve iktidara da hiç güvenmiyorum…

Kaldı ki Hatay’da delil niteliği taşıyacak imar ve yapı denetim izinlerine dair önemli evrakların bulunduğu bir kamu binasının sağlam olmasına rağmen Hatay Valisi’nin onayı ile yıkıldığını görmüştük. 

Her ne kadar Şehircilik Bakanlığı tüm belgelerin dijital versiyonlarının olduğunu belirtse de akıllarda soru işaretleri giderilmiş değil… 

Artık bu noktada baroların da çok ciddi bir ses yükseltmesi ve delillerin toplanması faaliyetine ortak olması gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı, delil toplama faaliyeti bitmeden enkaz kaldırma işleminin yapılmayacağını açıklasa da pratikte sürecin böyle işlemediği, bölgedeki gazetecilerin ve avukatların iddiaları olarak gündemde duruyor. 

HUKUKÇULARDAN DELİL TESPİT KILAVUZU

Delillerin doğru ve prosedüre uygun tespit edilmesi çok önemli… Bu konuda Avukat Hakları Grubu (AHG) İzmir Deprem Hukuku Kriz Masası Gönüllüleri’nin yaptığı önemli bir çalışma var. Tüm avukatların ve soruşturma birimlerinin dikkat etmesi gereken ön sorunların belirtildiği bu raporda; beton örnekleri alınırken ve enkaz kaldırıldıktan sonra yapılması gerekenler, delil niteliği taşıyan unsurların korunma koşulları, mağdur ve müşteki beyanlarının alınması sırasında sorulacak sorular gibi pek çok konuda kılavuz olacak açıklamalar yer almakta. (Rapora ulaşmak için: https://drive.google.com/file/d/1YbZRchpWiJGJ6pmCyhWjL_vqfD19Kd5a/view)

TAZMİNAT DAVALARINDA İSPAT YÜKÜ SORUMLULARDA

Öte yandan AHG İzmir Deprem Hukuku Kriz Masası Gönüllüleri içinde yer alan ve Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Hukuk Fakültesi’nin en kıdemli akademisyenlerinden biri olan Prof. Dr. Muhammet Özekes de depremle ilgili hukuk davaları bakımından temel usul sorunlarına ilişkin tespit ve önerilerini açıklamış. 

Depremde ortaya çıkan zararlardan dolayı açılacak tazminat davalarına ilişkin deliller ve ispat bakımından bazı temel tespitleri ortaya koyan Özekes, delilleri yok ederek özellikle hukuk davalarıyla idari davalarda sorumluluktan ve ispattan kurtulmanın kolay olmadığını belirtiyor.

Çünkü açılacak tazminat davalarında delilleri elinde tutma, koruma ve sunma yükümlülüğü sorumlulara ait. Yani müteahhitler, mühendisler, denetim yapanlar ve ilgili tüm kurumlar delilleri mahkemeye sunmak zorunda… Çünkü davacı mağdurun; delilleri elinde tutması, muhafaza etmesi mümkün değildir.

Davacı mağdurların iddia yükü ile bina, malik veya kullanan olma, zarar görme gibi temel soruşturma yükü dışında, özellikle binanın teknik yönüne ilişkin somutlaştırma yükü yoktur. O sebeple de yargı organları, ispat yükünü mağdurlardan değil, davalılardan yani sorumlulardan beklemelidir…

Peki, sorumlular bu delilleri, mahkemeye eksiksiz sunmazsa ne olacak?

Özekes’e göre böyle bir durumda; davacının haklılığına karar verilip dava önemli ölçüde davacı lehine karar verilmelidir. Ancak bu noktada özellikle davacının sunacağı uzman görüşü önem taşımaktadır. 

Tabii Özekes, bu durumun asla delillerin kaybolmasına göz yumulması şeklinde yorumlanmamasına ve delillerin doğru toplanması için gerekli çalışmaların yapılması gerektiğine de vurgu yapıyor. 

Öyle ki Özekes; devletin tedbir almak, mahkemeleri seri işletmek, yargı yollarına hizmet sunmak gibi asli ve vazgeçilmez görevleri olduğunu hatırlatıyor. 

***

Özetle; kamuoyu adaletin tecelli etmesini istiyor. Bunun için de vicdanlı hukukçulara, mücadeleci sivil toplum kuruluşlarına, fikri ve vicdanı hür mimar ve mühendislere, onurlu siyasetçilere, kalemini satmayacak medyaya, bu davaların peşini bırakmayacak örgütlü topluma ihtiyacımız var.

Umarım bu defa başarırız…