Gerçek aşkın, sevdanın klişe romantizme ihtiyacı olmadığına inananlardanım.

Kırmızı gül, mumlu masada baş başa yemek, birbirinin gözüne bakarak şiir okumak, güneyde bir butik otelde tatil...

Bendeki tek karşılığı: Tırt!
Öküz olduğumdan değil... Ama mesela benim için baş başa bir yemekte konuşacak konu aramaktansa, dostlarla bol kahkahalı kalabalık bir sofrada kimse fark etmeden göz göze gelip birbirine yükselmektir romantizm...
İş yerinde bir tarafında yumurta pişen sıkıntılı bir anda telefonuna gelen, içinde biraz da edepsizlik barındıran mesajdır mesela...
Yoksa seveyim 14 Şubat'ı ve dahi her tür beklentili özel günü...
                                              
***

Artık söylerken bile kulağıma yabancı gelen yüzyıllar önce imiş gibi bir zamanda ben de evlenmiştim biliyorsunuz.
Hala karşılıklı birbirimizi çok sevgiyle andığımız o zamanki eşimle balayımıza en sevdiğimiz dostlarımızla beraber çıkmıştık mesela.
Baş başa sıkıcı zorlama anlardansa dostlarla beraber geçecek eğlenceli anlardır akılda kalan.
Geçen günlerde yine böyle şahane bir evlilik ve ardından gelen balayı zamanına bu kez bir dost olarak tanıklık ettim.
Ettik.
Çok eski arkadaşlar, çok kıymetli arkadaşlarımızın evlilik töreni ve sonrasında beraberdik.
Canım Doğa’m ve eşi Selin’in beraberlik akdini kutladık.
Kemik kadro aile üyelerinin sadece nikah törenine eşlik ettiği ama sonrasında kendi seçtiğimiz aile kutlaması yaşadık.
Kendi seçtiğimiz aile… Yani arkadaşlarımız.
                     
***

Arkadaş kelimesi ne kıymetlidir!
Hele ki bizim gibi bir araya geldiğinde cinsiyeti olmayanlar için…
Gerçi hepimiz İzmirlliyiz.
Bu şehirde doğup büyüyenler zaten bunu bilir.
Arkadaşlık kelimesinin önü arkası, cinsiyeti yoktur.
Sadece birbirini her şartta anlamak, kollamak, sevmek, saymak vardır.
Yıllar geçse de başka şehirlere başka ülkelere göçsek de…
Bir araya geldiğimizde hala çok ama çok gülmek, çok sevmek…
O kadar şanslıyım ki…Şahane bir ailem var.
O aile ile Doğa ve Selin’i önce Tire’de evlendirdik. Aklınızda olsun Tire’de bir bedesten var. Nikah törenleri için inanılmaz bir atmosfer.
Sonra Şirince’ye geçtik, Nişanyan Evleri’ne…
Düğün yemeği ve toplu balayı için…
Zaten çok alışkınız aynı evlerde aynı tatillerde hep beraber kalmaya.
Yine öyle oldu.
Hayatın ve yaş almanın bize yaşattığı zalimliği unuttuğumuz, saçma sapan güldüğümüz, sessiz tesellilerle sanki hiç kayıplarımız olmamış gibi kucaklaştığımız bir hafta sonu yaşadık.
                       
***

Bu yazının bir önermesi ya da sonu yok.
Sadece anlatmak ve paylaşmak istedim.
Dünyanın en palavra bağı kan bağı.
Birbiri için emek vermeyen, anlamayan, sevip saymayan insanlarla o bağ olsa ne olur olmasa ne olur.
Ama yıllarca her şartta birbirini ‘çeken’ ve omuz veren arkadaşlık bağı var bir de…
O çok kıymetli değil mi?
Çok kıymetli be!