Sporun birleştirici gücü tartışılmaz. Tribünlerde farklılıklar erir, hedef ortaktır: kazanmak. Ancak son yıllarda sporun bu birleştirici özelliği, bazı ülkeler tarafından siyasi imajlarını cilalamak için bir araç haline getirildi.

Bu stratejiye verilen isim: sports washing.

Sports Washing nedir?

Sports washing, insan hakları ihlalleriyle ya da otoriter politikalarıyla anılan ülkelerin, büyük spor organizasyonlarına ev sahipliği yaparak veya ünlü kulüplere yatırım yaparak dünya kamuoyunun dikkatini olumlu yöne çevirmeye çalışmasıdır. Amaç, eleştirilerin önüne geçmek ve “daha modern, daha açık, daha medeni” bir imaj yaratmaktır.

Suudi Arabistan’ın büyük oyun planı

Bu stratejinin en gözde uygulayıcılarından biri Suudi Arabistan. Kadın hakları, ifade özgürlüğü, işkenceler ve infazlarla gündeme gelen bir ülke, son birkaç yılda spora milyarlarca dolar yatırarak bambaşka bir hikâye anlatmaya çalışıyor.
Formula 1: 2021’den bu yana Suudi Arabistan, Cidde’de Grand Prix düzenliyor. Pist parlak, gösteri büyük ama yarışın arkasındaki perde hâlâ karanlık.
LIV Golf: PGA Tour’a rakip olarak ortaya çıkan bu yeni golf ligi, Suudi kamu fonlarıyla kuruldu. Birçok büyük golfçü yüksek ücretlerle transfer edildi.
Newcastle United: 2021’de İngiliz futbol kulübü Newcastle, Suudi Arabistan’ın kamu yatırım fonu tarafından satın alındı. Taraftar mutlu, skorlar iyi, ama mesele sadece skor değil.
Cristiano Ronaldo ve devamı: Ronaldo’nun Al-Nassr’a transferi bir dönüm noktasıydı. Ardından Benzema, Neymar, Mané gibi isimler geldi. Suudi Arabistan, futbolu sadece oynamıyor, satın alıyor.

Eleştiriler gözardı ediliyor

Uluslararası medya, bu yatırımların arkasındaki motivasyonu sorgulasa da büyük markalar ve sporcular genellikle sessiz. Çünkü işin ucunda devasa paralar var. Sporun içindeki birçok aktör, “politika karışmasın” diyerek bu sürecin bir parçası olmayı kabul ediyor.
Ancak unutmamak gerekiyor: Sporu siyasetten tamamen ayırmak bir hayal. Çünkü büyük spor organizasyonları aynı zamanda büyük diplomatik ve ekonomik araçlardır.

Gerçek değişim mi, kozmetik mi?

Elbette Suudi Arabistan’da bazı şeyler değişiyor. Kadınlar artık statlara girebiliyor, bazı konserler düzenleniyor, sinemalar açılıyor. Ama bunlar kalıcı ve yapısal reformlar mı, yoksa sadece bir vitrinden mi ibaret?
Eğer bu açılımlar sadece PR çalışmasının parçasıysa, bu bir illüzyondur. İlerleme, sadece dış dünyaya ne gösterdiğinizle değil, içeride neyi değiştirdiğinizle ölçülür.

Sports washing, çağımızın en sofistike propaganda yöntemlerinden biri. Sporu kullanarak gerçekleri perdelemek mümkün olabilir. Ama unutulmamalı ki, parıltılı statlar altında hakikat uzun süre gömülü kalmaz. Gerçek değişim, sahada değil sistemde başlar. Peki Türkiye bu işe girer mi? Önümüzdeki günlerde göreceğiz…