6 Şubat depremlerini yaşadığımız o kâbus günler. Yardım ekipleri merkeze uzak köylere ulaşmaya çalışıyor.

Kar yolları ve enkaza dönmüş köylerin üzerini örtmüş.
Ekiplerden birinin önüne bir köpek çıkıyor. Telaşla onlara bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
Derdi kısa sürede anlaşılıyor.
‘Gelin bizimkilerin yerini göstereceğim hepsi zor durumda’ diyor.
Sesi kısılana kadar havlaması, çılgın gibi koşması hep bu yüzden.
Çünkü onun ağzı var dili yok.
Derdini ancak böyle anlatabiliyor.
Sonunda köpek önde ekipler arkasında onu takipte, yıkılan köye ve donmak üzere olan depremzedelere ulaşılıyor.
Bunun gibi daha yüzlerce hikâye.
Bulduğu bir kuru ekmek parçasını enkaz altındaki sahibine ulaştırmaya çalışan köpek de gözlerimin önünde.
Kurtarma çalışmalarında canlı cansız yüzlerce bedene ulaşan görevli köpekler de.
O sırada milyarlarımızı babasının hayrı gibi harcayan Diyanet görevlileri zırhlı araçlarından enkaz altındakilere sela dinletin emri veriyordu.
Yine ucu bucağı belirsiz bir bütçesi olan Kızılay, depremzedelere çadır satmakla meşguldü.
Bu kurumların ve ülkenin tek söz sahibi kişisi ise şimdi “bunlara” bir çözüm bulun buyurdu ve akıl vicdan yoksunu o çözüm bulundu.
Sokaklardan toplanan köpekler 30 gün içinde sahiplendirilmezse öldürülecek!
***
Neden? Çünkü koskoca insan olmuş ancak bacak kadar köpekten korkmaya erinmeyen acizlerin baskısı yüzünden.
Sorsan kılıç kalkan Avrupa’yı fethedecekler.
Öyle gözü kara öyle konuştuğunda mangalda kül bırakmayan cesur yürekler!
Atletle tank egzozu tıkayan Abdülhamid tosunları.
Ama sokakta bir köpek görünce nereye kaçacaklarını şaşırıyorlar.
Korkaksınız! Vicdansızsınız. Allah korkunuz yok. Masum katlinden başınıza gelecek belalardan haberiniz yok.
1910 yılında Hayırsız Ada’da açlık ve susuzlukla öldürülen 80 bin köpekten sonra 1912’de yaşanan 7.3’lük depremde helak olanlar da sizin gibiydi.
***
Ey köpekten korkan ama Allah’tan korkmayan!
Yıllardır bağırıyoruz, çırpınıyoruz. Kısırlaştırmadan başka çözüm yok diye. Bizi dinlemediniz. Hayvanseverlere deli damgası vurdunuz.
Deliye bak işi gücü kalmamış kedi köpek peşinde koşuyor dediniz.
Belediyeleri birer yem kapısı yaptınız.
Yedi sülalenizle yemlendiniz yine de doymadınız.
Ucunda rant olmayan hiçbir projeyi dikkate almadınız.
Sokaklar aç sefil hayvanla dolduysa sizin bu aç gözlülüğünüzden, vizyonsuzluğunuzdan, vicdan yoksunluğunuzdan.
Şimdi Allah’ın yarattığının canını keyfi olarak almaya kendinizde hak görüyorsunuz.
Neden? Çünkü sevmek yerine nefreti tercih ettiniz.
Merhamet yerine hurafelerin ardına saklanıp yok etmeyi bildiniz.
Tamam, biz sizin gözünüzde deliyiz ya…
Evet öyleyiz. Hatta zırdeliyiz.
İşte sadece bu yüzden bile bizim gücümüzden korkun.
Çünkü hiç de sandığınız gibi bir avuç falan değiliz.
Bu katliama bu vahşete izin vermeyeceğiz.
Sopalarınızı toprağa gömün çünkü delinin de delisi var.
Bu işi çözecek akıl yoluna önünde sonunda siz de geleceksiniz.
Kısırlaştırmayla çözülecek bu iş. Başka yolu yok.
Bize yıllardır neler ettiniz…
Bardağı bir köpeğin tüyü taşırmasın.
Aman ha! Dikkat ediniz!