Yüksek enflasyon orta sınıfı eritip yok ediyor.

Toplumun yüzde 10'u zenginliğine zenginlik katarken, orta sınıfı oluşturan yüzde 40'ı yoksullaşıyor, yüzde 50'si de açlık sınırında yaşam mücadelesi veriyor.

Emeğiyle geçinen insanlar, hayat pahalılığının yükü altında bunalıma sürükleniyorlar.

Toplumun büyük bir çoğunluğu "sefalet" içinde yaşarken, küçük bir azınlık sefa sürüyor.

Ekonomideki eşitsizlik, giderek toplumsal "uçurum"a dönüşüyor.

Yılbaşında yapılan maaş zamları ve yüzde 50 oranında artırılan asgari ücret; 3 ayda yüksek enflasyon karşısında eridi.

Gelir adaletsizliğini gidermek, vatandaşın "alım gücü"nü yükseltmek, dar ve sabit gelirlerin temel gıda ürünlerine erişimini kolaylaştırmak; toplumun da, ülkeyi yönetenlerin de en önemli gündemini oluşturmaktadır.

Sağlıklı bir ekonomi; adil gelir dağılımı ve güçlü orta sınıf; demokrasinin, toplumsal barışın, huzurun ve istikrarın güvencesidir.

Yüksek enflasyonun, geçim zorluğunun orta sınıfı eritip yok ettiği bir ortamda demokrasiyi sürdürülebilir kılmak da; giderek zorlaşır.

Öte yandan; artan hayat pahallılığı, yüksek enflasyon ve düşük gelirler; yurttaşlarımızı ve ekonomimizi sağlıksız borçlanma girdabına sokmuştur.

2021 yılı sonu itibariyle ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borçları toplamı 686 milyar TL olmuştur.

Borçlanabilir nüfusun yüzde 80'i bankalara borçlu hale gelmiştir.

Son bir yılda, kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişilerin sayısı yüzde 84, bireysel kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısı ise yüzde 211 oranında artmıştır.

Öte yandan; halen 50 milyon 500 bin insanımızın geliri giderini karşılamıyor. Bu kesim, ay sonunu getiremediği için kredi kartlarıyla yaşamaya çalışıyor, borç batağında çırpınıyor.

Geliri giderinin üstünde olan 10 milyon insanımız var; bunlar da, belirsizlik ortamı nedeniyle huzursuz.

NÜFUSUN YÜZDE 80’Nİ BANKALARA BORÇLU

Enflasyon; her türlü kötülüğün anasıdır.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) yıllık enflasyonu yüzde 61.14 olarak açıklarken, bilim insanlarının oluşturduğu Bağımsız Araştırma Grubu ENAG'ın yıllık enflasyon verisi yüzde 142.63.

•Gıda fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 70.33.

•Ulaştırmadaki fiyat artışı bir yılda yüzde 99.12.

•Sağlık harcamalarında yıllık artış yüzde 34.95.

•Eğitim harcamaları fiyatları bir yılda yüzde 26.73 artıyor.

ENAG'ın verileri; TUİK'in açıkladığı verilerin iki katı.

Yaşadığımız "hissedilen" enflasyon ise çok daha yüksek.

Bu arada; tarımda (gübre, mazot, tohum, ilaç, elektrik ve nakliye fiyatlarından) oluşan olağanüstü maliyet artışı; sebze ve meyve üretiminde de düşüşe neden oluyor.

Ayrıca; üretim düşerken sebze ve meyve ihracatının da artması, gıda fiyatlarının patlamasına yol açıyor.

Öte yandan; TUİK'in verilerine göre, üretici fiyatları da yüzde 115 oranında arttı.

Üretici; fiyat endeksi, tüketici fiyat endeksinin 2 katı oldu.

Bunun anlamı; üretici fiyatlarındaki artışın, önümüzdeki aylarda, artış olarak tüketici fiyatlarına yansıyacak olmasıdır.

Dünyada en yüksek enflasyonu olan 8'inci ülkeyiz.

Öte yandan; Türkiye dünyanın 17’nci büyük ekonomisine sahipken bugün, 21'inci ülke. İlk 20'den çıktık.

Bu verilerin oluşturduğu tablo; ülkemiz açısından sürdürülebilir bir tablo değildir.

Mevcut göstergeler "olumlu"ya dönüştürülemezse; ekonomi durgunluk içinde enflasyon sarmalına girmiş olur.

Bu süreç de; ekonomide küçülme, işsizlik, yoksulluk ve pahallılığın daha da artacağı bir süreç.

Yüksek enflasyon; orta sınıfı yok ediyor; zenginlerden ve fakirlerden oluşan iki sınıf kalıyor.

Sonuç olarak: Orta sınıf; sürdürülebilir nitelikli demokrasinin sigortasıdır.