Sevgili okur, alın size bir tane daha ‘sabırla sonuna kadar okumanızı önemle rica ediyorum’ yazısı…

Ortalama bir Anadolu kadını…

İlkokul mezunu, eğitimsiz bırakılmış.

Üvey anne elinde büyümüş. Kocasını ve 19 yaşındaki kızını erken yaşta trafik kazasında kaybetmiş.

Ömrü hayatı boyunca fabrikalarda ve tarlalarda çalışarak yaşamını sürdürmüş.

Beş vakit namaz kılıp 3 ay oruç tutan; ‘kızlarınızı okutmayın, orospu olurlar’ diye vaaz verildiği için birkaç defa gittiği tarikat sohbetlerine bir daha gitmeyen…

Fabrikada çalışırken topal kalan ayağıyla ve emekli maaşıyla yaşamını sürdüren, ‘kul hakkı yememenin’ en büyük onur olduğunu düşünen bir Anadolu kadını…

Annem…

Sabah namazından sonra Halk Tv’de İsmail Küçükkaya’yı, akşam haberlerinde FOX Tv’de Selçuk Tepeli’yi, gün içerisinde Facebook’tan İz Gazete’yi, Instagram’dan önüne çıkan hemen hemen tüm siyasi sokak röportajlarını, arda kalan zamanlarda da Acun’un programlarının alayını izleyen; bence ‘Türkiye ortalaması’ bir kadın…

Depremin başından beri, -evlat acısı yaşamış olmanın hassasiyetiyle de- hemen hemen her gün ekran başında ağlıyor: “Ne olacak bu milletin hali…”

En son sel olup çadırları su bastığında yan yanaydık ve yine gözünden bir çift yaş döküldü. “Dayanamıyorum, çoluk çocuk ortalıkta kaldı. Bir çaresi olmalı” diye üzüntülüydü.

Sonra kendisi girdi konuya: “Sen hatırlamazsın. 30 yıl önceydi. Biz Tekirdağ’da yaşıyorken Mergube Teyzenin kiracısıydık. Mergube Teyzeler Bulgaristan’dan göçmüşlerdi. Her ay kirayı ödemeye gittiğimde aynı şeyi söylerdi: ‘Bulgaristan’da devlet, evi olmayan herkese ücretsiz ev veriyor’… Şimdi düşünüyorum, başka çaresi yok. Adları batasıcalar, televizyonlarda o kadar para topladılar. Evi olmayan herkese ücretsiz ev yapmazsan bu işler çözülmez”

Dedim ki “E anne bunu savunan siyasiler de var zaten”

“Kim” diye sordu.

Bıyıklarından tarif ettim, biraz da anlattım.

***

Hatırlar mısınız? Deprem öncesindeydi. TİP Genel Başkanı Erkan Baş, bir youtube programında “Her kiracı oturduğu evin sahibi olacak” dedi. Bu çok konuşuldu hatta bir süre ti’ye de alındı. Sonrasındaki açıklamalarla daha net anlatıldı.

Sonra deprem oldu, 10 şehir enkaz altında kaldı.

Şimdi muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu da “Depremzedelerden 5 kuruş almadan evlerini yeniden yapacağız” diyor. Aklı başında hiçbir iyi niyetli de “hadi oradan nasıl yapacaksın” diyemiyor.

***

Değerli okur, sosyalizm dediğimiz şey, kimsenin bi’ tarafından uydurduğu bir hayal değil ki…

Şirketlerin aşı SATTIĞI pandemiden, memleketin 10 şehri göçük altındayken Kızılay’ın çadır SATTIĞI ‘asrın felaketi’ne…

Son 5 yılda yaşadığımız her şey ama her şey…

Yeniden yeniden sosyalizmin ne kadar gerçek bir fikir olduğunu göstermeye devam ediyor.

Bunu sonra detaylı da tartışırız. Şimdilik virgül koyuyorum.

Ama…

Seçimlere gittiğimiz şu günlerde, insanlığın biriktirdiği çözümsüz gibi görünen sorunlara karşı, inatçı bir irade etrafında yeni bir heyecan şekilleniyor ya…

İşte o heyecanın altında sahicilik yatıyor.

‘Bir oy Kılıçdaroğlu’na bir oy TİP’e’ şeklinde sloganlaşan, meclisteki dört ‘inatçı’ milletvekilinin samimiyeti ve sempatikliğinde somutlandığı düşünülen o iradenin altında…

Cumhuriyetin birinci yüzyılının harcaya harcaya bitiremedikleri ama dibine geldikleri değerler bütününün kıymetinin yeniden yeniden anlaşılması gerçeği yatıyor.

Hayatın gerçeklerinin, meclisteki dört ‘keçi’den daha inatçı şekilde, her gün yeniden suratımıza çarpma durumu yatıyor.

O yüzden konu nasıl ‘3 ağaç meselesi’ değildiyse, bugün de ‘4 keçi ve sempatiklikleri meselesi’ de değil sadece…

Samimiler evet.

Sempatikler evet.

Ama inanın hayalperest değil, aksine sahiciler de…

***

20 yıllık ‘sülale devri’nin sonuna geldik.

İnanın seçimleri kazanacağız.

Ancak…

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, yeniden parasız ve nitelikli sağlık, eğitim, barınma, ulaşım hakkı gibi temel hakları sahiden savunmazsak…

‘Yurtta barış dünyada barış’ çizgisine sahiden dönmezsek…

Sata sata bitiremedikleri kamu fabrikalarının kurulması için önce özelleştirmecilerle hesaplaşıp, sonra bu fikirleri milyonlarca yurttaşla açık açık tartışmazsak…

Sahici bir hesaplaşma ve yeniden kuruluş yaşayamadığımız gibi, milyonlarca yurttaş da bir daha yüzümüze de sözümüze de bakmaz!

***

Hayatın gerçekleri nedeniyle; 30 yıl öncesinden çözümü hatırlayan, işçi emeklisi topal annemin selamını iletiyorum size…

Rahmetli Mergube Teyzenin ‘selamını’ iletiyorum…

Ayağınıza taş değmesin Sera Kadıgil, Ahmet Şık, Barış Atay, Erkan Baş!

Vurduğunuz gol, yediğiniz ofsayt olsun ikinci yüzyılın inatçı keçileri!

ÖNCEKİ YAZIYI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN: BİR BELGESEL, BİR FİKİR VE İKİNCİ YÜZYIL…