Dün 10 Kasım, Atatürk’ün sonsuzluğa gitmesinin 84’üncü yılıydı ve kendi adıma söylüyorum, yine başım öne eğikti!.. Son yıllarda olduğu gibi yine ‘utanıyoruz, mahcubuz’ dedim ama beni hala hayata bağlayan içimdeki o umut sayesinde ‘Böyle hissettiğin son 10 Kasım olacaktır’ diye düşündüm. Umuyorum öyle olur.

Her 10 Kasım’da olduğu gibi anısı ve ülkem için saygı duruşundayken üzgündüm. Devrimlerini koruyamadığımız, o yokluk yıllarında kurduğu fabrikaların satışına engel olamadığımız , tekke tarikat cemaat ne ararsan devlet kademelerinde fink attığı için, gençliğe Atatürk’ü unutturmak hatta düşmanlaştırmak için pervasızca konuşan siyasetçiler ve bürokratlara meydanı bıraktığımız ve daha pek çoğu için, çok üzgünüm!..

Kurtuluş Savaşımızın ve devrimlerin önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu, tüm hayatını ulusu ve ülkesine adayan Atatürk, yaşamı boyunca Türkiye’yi bütün kurumları ile çağdaş uygarlığın parçası yapmak, ulusu aydınlık ve ileri seviyeye taşımak için mücadele vermiş ve insanlık tarihine mal olmuş büyük bir önderdi. Ne yazık ki biz bugün kendisini O’nunla kıyaslamaya çalışan tek adam rejimine karşı mücadele edip tekrar laik demokratik güçler ayrılığına dayalı Parlamenter sisteme geçişi kotarmaya çalışıyoruz. Ne acı!..

Şu son yirmi yılda, ülke gerilerken, gericilik teşvik edildi; biz çağdaş uygarlık derken, ülke Araplaştırıldı, biz zenginlik ve refah derken, ülkedeki hane sayısının üçte biri devletin sosyal yardımına mahkum edildi. Fakirlik yoksulluğu geçtim, açlık kapıya dayandı. Yetmezmiş gibi işgal kuvvetlerinin eteğine yapışıp İngiliz gemisiyle Avrupa’ya kaçıp dönemin ABD başkanına yalvaran mektuplar yazan vatan haini Vahdettin’den kahraman yaratmaya çalışıldı.

Yani bıçak kemiğe dayandı!..Artık sonuna geldik; ötesi yok!..Bu seçimde ya bu ülkenin kurucusuna ve kuruluş değerlerine sahip çıkıp gereğini yapacağız ya da demokrasiyi, yargı bağımsızlığını, özgürlükleri. Laikliği..külliyen unutacağız!..

Kayıplarımız çok büyük daha fazlasını kaybetmeye tahammülüz yok. O nedenle cesur olacağız!..Her gün her dakika bu ülkenin yasal 3. Büyük partisini terörle ilişkilendirip, altılı masayı korkutmayı başaran AKP’nin yaptığını yapacağız. Korkmadan, ‘aman ne derler’ diye düşünmeden cepheyi genişleteceğiz. O AKP değil mi, ‘masanın altında yedinci ayak HDP’ diyerek muhalefeti aklınca teröre destekle suçlayan?..Onların işine gelince HDP yasal, muhalefetle görüşmeye gelince ‘terör’ oluyor. İşte buna pabuç bırakmamak lazım. Klişe belki ama, iyiler de kötüler kadar cesur olmak zorunda.

Bu halk artık 10 Kasımlarda Türkiye’nin kurucusunu başı dik, gururla anmak istiyor, ama korkuya teslim olursak, küçük oy hesaplarına dalarsak; sonrasında bir umudumuz bile olmaz; 10 Kasımları başımız önde utanç içinde yaşamaya devam ederiz.