Yerel seçimler yaklaşıyorken, etrafınızda çokça algı yaratıcısı göreceksiniz. Özellikle de İzmir’de… Kimin kimi hangi sebeplerle başarılı ya da başarısız gördüğünün somut karşılığı yok. Toplamda; kişisel gözlerle yapılmış, subjektif değerlendirmelere maruz kalacağız hep birlikte.

Bu yazı da kuşkusuz kişisel bir değerlendirme. Kentin gündemini yakından takip etmeye gayret eden bir gazeteci olarak, ‘Tunç Soyer neden devam etmesin?’ sorusuna 5 madde bulamadım. Yalnız, ‘Tunç Soyer neden devam etmeli?’ sorusuna çokça makul-anlaşılır cevap var. Bu cevapları, başkanın faaliyet raporu gibi sıralayacak falan değilim. Bu nedenle; sizin gözünüzden başka da cevaplar vardır mutlaka.  Ya da katılmadığınız maddeler vardır.

Algıların, olguların önüne geçmesiyle varabileceğimiz yeri maalesef 14-28 mayıs seçimlerinde gördük.

İzmir’i; ‘İzmir değerleriyle’ yaşayanlar ve diğer bütün şehirlerden farklı hale getiren özelliklerini koruyanlar yönetsin diye; not olarak düşmek istedim.

Çünkü birer birer insanlar ve toplumlar; bazen hali hazırda sahip olduklarının kıymetinin farkına, onları kaybettikten sonra varırlar. Ve iş işten geçtiyse, bu bireyler için olduğundan çok daha fazlasıyla üzer toplumları.

***

İşte 10 maddede ‘Tunç Soyer neden devam etmeli?’

1-     Bir şehrin belediye başkanı, doğma büyüme oralı bile olsa; şehri belediye başkanı gözüyle görüp, icracı makamdan tanıması en az iki üç yılını alır. On binlerce çalışanı, iştirakleri, birimleri olan belediye yapısını tanıması, anlaması, ekibini kurması da en hafif tahminle bir iki yıla mal olur. Bu nedenle beş milyonluk koca bir şehrin büyükşehir belediye başkanı, beş yılda bir değiştirilmez. Büyükşehirlerde belediye başkanları en az iki dönem görev yapmalıdır.

2-     Tunç Soyer, uzun yıllar boyunca halı altına süpürülen kentin temel problemleri konusunda, popülist yaklaşımlardan sakınarak elini taşın altına koydu. ‘Başkan çalışmıyor’ imajı oluşturulma riskini dahi göze alarak, sonuçlarının sonradan daha iyi görüneceği büyük işlerle uğraştı. En az 15 yıl ötelenmiş yağmur suyu ve pis su kanallarının ayrıştırılması meselesini kökten çözdü. Bu yolla koku sorununu kalıcı olarak ortadan kaldırma konusunda ilerlerken, körfezin temizlenmesinin de önünü açtı.

3-     Önceki dönemlerin iradesiz belediye yönetimleri nedeniyle sürekli bahanelerin altında ezdirilen tıkanmış kentsel dönüşüm projelerinin önünü açtı, temeller atıldı, teslimata yaklaşıldı. Bu alanda, tüm Türkiye’ye örnek olacak modeller gerçekleştirdi.

4-     Buca Metrosu, Narlıdere Metrosu, Çiğli Tramvayı gibi raylı sistemle toplu ulaşımın kuvvetlendirilmesi konusunda, merkezi hükümetin türlü engellemelerine rağmen, ekonomik kaynağını da kendisi yaratarak yol aldı. Yerin altında süren çalışmalar, yer üstünde görünmediği için, emeklerinin karşılığını topluma yaşatamamış olması;  kentin altında gelecek on yıllara iz bırakacak çalışmalar yapıldığı gerçeğini ortadan kaldırmaz

5-     Tüm dünya ile beraber pandemiyi, tüm Türkiye ile beraber 6 Şubat depremini yaşaması ve bunlarla birlikte iktidarın kötü ekonomi politikalarının sonuçlarına maruz kalmasına rağmen, İzmir’e hizmet konusunda aksaklık oluşturmadığı gibi, bunlara dair ülke çapında dayanışmanın da öncüsü oldu.

6-     İzmir depremi, Tsunami, orman yangınları da Tunç Soyer’in altından kalktığı, kenti yeniden yeniden kurmak için somut adımlar attığı ‘hesap dışı’ gelişmeler olmasına rağmen, başkan bunların tamamında başarılı sınav verdi.

7-     Tarım, kooperatifleşme, üretici köylünün imkânlarının arttırılması ve kalıcı tesisleşmeler konusunda Tunç Soyer belediyeciliği, üzerinde uzun araştırmalar yazılabilecek başarıda. Öte yandan, Avrupa ile Akdeniz kentleri ile ilişkiler, İzmir’in dünya kenti yapılması konusundaki somut çalışmaları, Avrupa’nın dört bir yanında kurulan İzmir ofisleri ve İzmir markalarının dünyaya açılmasına dair çabaları her kesimden takdir toplayan çalışmalarından oldu.

8-     Ülkenin içine girdiği karanlık siyasi tabloda, toplumu kutuplaştıran gelişmeler karşısında, sağduyulu, barışı ve huzuru öncelleyen vakur pozisyon alışlarıyla, mülteci meselesinden, Kürt sorununa, kutuplaşmanın arttığı seçimlerden, demokratik taleplere kadar birçok konuda, rüzgâra göre konum belirlemek yerine, bir ‘İzmirli duruşu’ sergiledi. Belediye başkanlarının rol çalmaya çalıştığı seçimlerde ve öncesinde, toplumun geniş kesimlerinin beklentisine uygun şekilde çalıştı, kendini ön plana atmayı değil, halkın özlemlerini öne çıkarmayı düşündü. Kişisel PR çalışması yapmadı, görev adamı oldu. Seçimlerin kazanılması için geride durması gerektiğinde geride durmayı bildiği gibi, olanca gücüyle de sorumluluk aldı.

9-     Bu tutumu, CHP içi tartışmalarda da benzer şekilde vuku buldu. Soyer, bir önceki dönemin aksine; türlü girişimlere rağmen kent siyasetindeki kutuplaşmayı engellemek ve ‘İzmir Birliği’ görüntüsü vermek üzere, olağanüstü çaba sarf etti. Sabırla ve ilmek ilmek parti içi beraberliği ördü. CHP Genel Merkezi’ndeki tartışmaların tamamında ise, parti hukukuna ve partinin faydasına adımlar attı. Kişisel menfaatini düşünerek, ‘gemi batıyor, yer kapayım’ duygusunda olmadı. En fırtınalı zamanlarda gemiyi limana sağ salim yanaştırma kaygısında olanlardan oldu.

10-  Son olarak Tunç Soyer, ülkede siyasetin kantarının sağa çekildiği, küçük sağ partilerin kıymetli hale geldiği dönemlerde dahi, gerçek anlamda sosyal demokrat çizgide konumlanan tek büyükşehir belediye başkanı oldu. Ülkenin farklı kesimlerinin ittifakla ya da başka sebeplerle yan yana durduğu dönemlerde, toplumun sol vicdanını temsil etti. Ötekileştirilenlerin, on yıllardır dışlananların, eşitlik, özgürlük, adalet, demokrasi isteyenlerin temsilcisi gibi yerini korudu. Sol, sosyal demokrat, liberal ya da sosyalist toplum kesimlerinin, ‘burada biz yokuz’ duygusuna çokça kapılmasını engelledi. Bu duruşunu, gerici çevreler tarafından linç edilme pahasına hiçbir zaman değiştirmedi. Tunç Soyer bu misyonuyla Cumhuriyet Halk Partisi’nde hiçbir büyükşehir belediye başkanının maalesef dolduramadığı önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

***

Ez cümle; İzmir, İzmir gibi kalmalıdır.

İzmir’in İzmir gibi kalması, tüm Türkiye toplumunun faydasınadır.

İzmir ile ilgili maceraya girilmemelidir.

Olacağını sanmıyorum ama;

haybeden fanteziye girilirse,

kaybeden sosyal demokrasi olur!