Geçtiğimiz aylarda Danimarkalı yatırım ortakları tarafından bir kısmı devralınan ve futbolda istikrar parolasıyla yola çıkan Göztepe’de ipler erken koptu. Ardı ardına alınan olumsuz sonuçların ardından teknik direktör Turgay Altay ile yollarını ayıran sarı kırmızılı ekip, futbolculuk kariyerinde Fenerbahçe efsanesi haline gelmiş genç teknik adam Volkan Demirel’e yönelse de istediği cevabı alamadı.

Volkan Demirel’in Süper Lig dışında takım yönetmek istemediği ve hedeflerinin Göztepe ile örtüşmemesi anlaşmanın önünde büyük bir engel olarak ortaya çıktı. En son Fatih Karagümrük’te çalışan genç teknik adam, özellikle son haftalarda Süper Lig’de adından sıkça bahsettirdi. Olası olarak da Göztepe gibi kulüplerin de ilgisini çekti.

Danimarkalı yatırımcılar, uzun süreli projeler ile futbolda başarıyı yakalamak için yola çıkmıştı aslında. Ama daha ilk 10 hafta dolmadan hoca ile yolları ayırıp yeni arayışlar başladı. Danimarka ve İngiltere gibi ülkelerde sistemlerin oturmasını beklerken sıkıntı çekmediler haliyle ama Türkiye’de sabırsız yüzbinlerce taraftar, bu adamlara bile ani kararlar aldırabiliyor. Ancak ilk defa bu organizasyon Göztepe’ye talip olduğunda aklımdan direk Hüseyin Eroğlu geçmişti.

Yabancı ortaklık kulübü satın alacağı söylenmeye başladığı zamanlarda Altınordu’dan ayrılmıştı Hüseyin Hoca. Yeni Göztepe projesinin bir parçası olarak düşünmüştüm ilk başta. Çünkü adamların istediği tüm yetkinlikler kendisinde mevcut. Genç oyuncu yetiştirir, alt yaş ve a takım seviyesinin mantalitesini tek odaktan yönetir, belli başlı sistem takımlarında olduğu gibi sadece proje ile koltuğa tabi olur ve ilk defa bir yarışmacı takımı yönetecek olmasının hırsı ile oldukça başarılı olabilir.

Diğer adaylardan Bayram Bektaş ise geçtiğimiz dönemlerde de Göztepe takımını çalıştırmış ve kısmen başarılı olmuş bir teknik adam. 2018-19 sezonunda oynattığı futbolla taraftarları kararsız bırakmıştı. Çıktığı 17 maçta 8 galibiyet ve 9 mağlubiyet almıştı. Bir taraftan eleştirilirken diğer taraftan ise aldığı galibiyet sayısı göz önüne alınıyordu. O sezon 9 mağlubiyetin 4 tanesi beraberlik olsa hoca el üstünde tutulurdu diye düşünüyorum.

Sonuç olarak Türk başkan olsa da olmasa da bizim futbolumuz hep aynı. 3 mağlubiyette fişi çekiyoruz. Açıklanan projeler, yapılan büyük yatırımlar ve sistem takımı olgusu daha ilk haftalarda suya düşmüş gibi. İyi yönetilmek bazen sabır ister. Kulüpler için bu en zor süreç. Ama yabancı kalmışlar için çok daha zor.