Soğuk bir ekim sabahı. Rüzgâr, sırtımdaki tüyleri dalga dalga hareketlendiriyor.
Bir çöp konteynerinin yanında, donmuş bir su birikintisinde kendi yansımama bakıyorum.
Gözlerimdeki ifadeyi tanımlayacak bir kelime bilmiyorum ben.
Belki “umutsuzluk”, belki “özlüyorum”…
İnsanlar bana sadece “sokak köpeği” diyor.
Oysa benim de bir kalbim var, o kalp de sevmek ve sevilmek istiyor.
***
Adım yok.
Kimse bana seslenmiyor.
Sadece bazen, “Çekil oradan!” ya da “Defol!” diye bağırıyorlar.
Her ses tonundaki o sertlik, sırtımdaki tüylerin daha çok diken diken olmasına yetiyor. Oysa ben sadece sıcak bir bakış, nazik bir dokunuş arıyorum.
Belki de bu yüzden, ayak sesi duyduğumda hep kuyruk sallıyorum.
Belki bu sefer, diyorum, belki bu sefer…
***
Rüyalarımda hep bir evim oluyor.
Kapısından girerken “Geldin mi?” diyen bir ses.
Karnım acıktığında doldurulan bir kâse.
Soğukta titrediğimde üzerime atılan bir battaniye.
Ama uyandığımda karşıma çıkan, tekmeler, küfürler ve açlık…
Ve en acısı, kayıtsızlık.
Gözlerimin içine baka baka yanımdan geçip giden insanlar.
Biz unutulduk.
Sizin koşturmacanızın, hayat telaşınızın arasında, biz sadece birer görüntüyüz.
Birer “sokak eşyası”…
***
Bugün, takvimlerde “Dünya Hayvanları Koruma Günü” yazıyor.
İnsanlar sosyal medyada fotoğraflarımızı paylaşıyor, bir günlüğüne “ne kadar şirinler” diyorlar. Peki yarın?
Yarın yine aynı açlık, aynı soğuk, aynı yalnızlık olacak mı?
Bir günün sembolik sevgisi, midemi doyurmuyor. Bir “beğeni”, rüzgârdan korumuyor.
Biz sizden çok şey istemiyoruz aslında.
Bir kap yemek ve su, kışın sığınacak ufacık bir yer ve en önemlisi, şiddet değil, şefkat gösteren bir bakış.
Bizi evinize almanızı değil, sokağınızda yaşarken bile “görünmez” hissettirmemenizi istiyoruz.
Unutmayın, bu sokaklar sizin kadar bizim de.
Siz betonlaştırdınız, biz doğduk. Biz bu şehrin, bu mahallenin sessiz çocuklarıyız.
Lütfen, sadece bir gün değil, her gün hatırlayın bizi. Bir kap su koymanın, bir parça ekmek vermenin, soğuk bir gecede arabanızın altına sığınmamıza göz yummanın ne kadar kıymetli olduğunu bilin.
Bizim dilimiz sevgi dili.
Bizim tek silahımız salladığımız kuyruk.
Bize bunu layık görün.
Çünkü biz, sizin sadık dostunuz olmaya, sadece bir şans verilmesini bekleyen, dört ayaklı yürekleriz.
Ve biz, sevginin en saf halini hala içimizde taşıyoruz.
Lütfen, o sevgiyi çürütmeyin.