Son yıllarda yerel veya genel seçimlere gidilirken, “ekonomik, siyasi ve ideolojik saldırıların yoğunlaşacağı yeni bir döneme girmiş bulunuyoruz” değerlendirmesi yapılır.

Bu değerlendirme ezber değil. Ne yazık ki, baskı ve zorbalık her dönem giderek artıyor. 

Tüm deneyimler ve güncel gelişmeler, AKP-MHP iktidarının dışarıda ve içeride ırkçı, şovenist bir hattı güçlendireceğine işaret ediyor. Resmi muhalefet ise yol haritası belirlemekte, politik körlük veya basiretsizlik nedeniyle zorlanıyor. 

İşçi ve emekçiler ise seçim dönemlerinde edilgen bir pozisyona itiliyor. Beş yılda bir oy kullanılması, “demokrasi şöleni” olarak pazarlanıyor. Siyasi parti üyeleri, kendi partilerini seyrediyor, müdahale hakkı tanınmıyor. Toplumsal yaşamın biriken sorunlar girdabında, yaşama tutunmaya çalışılıyor. Halk, özlem ve taleplerini sandıkla çözülmeyeceğinin farkında olmasına rağmen garip bir boşlukta taraf olmaya zorlanıyor. 

“AKP’den başka kim yönetecek”, “Oyları bölmeyelim” tekrarı ile iktidar ve muhalefet, zayıflıklarını zırh olarak kullanıyor. Sosyal ve siyasal zelzele artçılarla devam ediyor, sorunlar yumağı giderek büyüyor. Böylesi bir atmosferde basit bir etki-tepki sonucu beklentisi ise “hayal kırıklığıyla” sonuçlanıyor. Saldırılar ağırlaştıkça, mücadelenin kendiliğinden yükseleceğine dair inanç, mücadeleye dair güven kaybına dönüşüyor. 

Tarihsel deneyimler çok açık biçimde gösteriyor ki; AKP, MHP ve CHP türevlerinin planında halkın sorunlarını çözmeye dair ibare bulunmuyor. Ancak iktidar ve düzen muhalefetine karşı hareket edecek örgütlenmelerin ise önünde korkunç engeller çıkarılıyor. Zor ve zahmetli bir mücadele dışında ne yazık ki bir çözüm görünmüyor.

En küçük toplumsal hareketliliği iktidar ve mekanizmaları hızlıca bastırıyor. Her an olası bir dövüş havasıyla kılıçlar kınına dahi sokulmuyor. İşçilerin, emekçilerin en küçük hareketliliğinin saldırılara maruz kalması bir yanıyla korkularının kaynağına da işaret ediyor. 

İktidar ve muhalefet sermaye cephesinde kesişiyor. Rant, yolsuzluk eksenli itiraflar, partilerin kendi içlerinde birbirine karşı kullanmaktan imtina dahi edilmiyor. İşçi ve emekçilerin kendi sorunlarına karşı, kendi birlikleri etrafında mücadele büyümedikçe, sermaye ve partileri top koşturmaya devam ediyor, edecektir.

Karşımızda karamsar bir tablo ve mücadelenin önünde bir dizi zorluklara rağmen teslim olunmayacaksa mücadele etmek, mücadeleyi örmek dışında bir seçenek bulunmuyor.